Kadın, erkekler gibi bu dünyanın yüzde elli ortağıdır.
Özel durumlarda da bir “tık” üsttedir.
Benim iddiam ise bir hayli üstte olmasının kabul edilmesidir.
Bunun başarılması evrensel ülkelerdeki kolaydır.
Geri kalmış ve kalkınmakta olan ülkelerde ise zordur.
Örnek olarak Türkiye’nin bunu başarabilmesi, kalkınabilmesinin işaretidir.
Tek yolu var, “kula kul olmamaktır.”
Büyük Atatürk cumhuriyeti ilan etmeye karar verdiği sırada, görüşmek üzere Padişah Vahidettin Mazhaf Müfit KANSU’yu davet ederek görüşmek istemiştir.
Daha doğrusu aracısız mesajını Atatürk’e göndermek amacındaydı.
KANSU gider.
Yaver içeri alarak padişaha takdim ederken; “Efendim Kulunuz Mazhar Müfit geldi.” demesi üzerine KANSU görüşmede adeta padişahı uyararak dile getirir.
Padişah ayağa kalkar.
Cam kenarına gider ve KANSU’da dışarı çıkar.
Zaten Vahidettin birisiyle görüşürken “toplantı bitti terk et” demez, uyur numarası yapardı.
Sonra da emir kulu Atatürk’e verilmek üzere bir yüzük getirir. Ama KANSU “Bu basit yüzük Atatürk’e gitmez, diyerek almadan döner.
İşte bu görüşmeden sonra öldürüleceğini bildiğinden yolunu değişir ve önce Beyrut, oradan Mersin, Karaman ve Ankara’ya bir hafta sonra döner.
Döndüğünde de cumhuriyet ilan edilmiş ve ilk meclis açılmıştı.
Kansu, Erzurum’dan ölümüne kadar Atatürk’le beraber dediği halde 1 hafta istisnadır.
O meclis ki 18 kadın milletvekilini barındırmıştır.
İşte o kadınlar ki bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarlarıdır.
İşte o kadınlar önce bir “tık” üste çıkmış, sonra da Atatürk’ün kadın ve kız çocukları için görüşünün daha belirgin hale gelmesine neden olmuşlardır.
Kadın güçtür,
Kadın otoritedir,
Kadın sağlıktır,
Kadın sevgidir,
Kadın sanattır,
Ama daha da önemlisi kadın; eğitim ve ahlaktır.
