Şu Pandemi döneminde tek sosyal etkinliğim Pazar günleri, aşağı yukarı 30-35 km uzaklıktaki Palamut bükü’nde o muhteşem denize girmek ve Fuat-Gülsen Saka’ya ‘beş çayına’ uğramaktır. Aysel’in lezzetli kurabiyeleri eşliğinde vakit su gibi akar. Yemeğe kaldığım da olur, iki kadeh parlattığımız da.
Sohbetimiz sadece müzikle sınırlı kalmaz. Tabii yeni bir ürün varsa onu dinleriz. Hatta son buluşmamızda yeni çıkacak CD’nin adı üzerine de kafa yorduk. Fuat, ‘Elvan’ı düşünmüştü zaten. Döndük dolaştık yenisini buluncaya kadar Elvan’da karar kıldık.
Senfoni çalışması da dokunup geçtiğimiz, sonlanmasını hararetle beklediğimiz çalışmadır. O hafta, yurtdışında dostluk kurduğumuz Cumhur Aytulun da misafirdi. Anılarımız depreşti, ortak dostumuz Deniz Kavukçuoğlu’nu arayıp Almanya ve mültecilik yıllarımızı andık. Cumhur, yurtdışında hoş bir göçmen dergisi çıkarmıştı. “Kirpi”yi ben unutmuşum. O hatırlattı. Yazı bile yazmışım Kirpi’ye. Ne güzel.
Fuat’la Trabzon’daki ortak dostlarımızı telefonla arayıp, beraber uzun sohbetler de yaparız. Öncelikli olan Mustafa Civelek olur. Hastalıkla mücadele ettiği halde, bizi neşeye boğar ve sağlığına kavuşacağına olan inancımızı kuvvetlendirir.
Gürol Türkay’la konuşmanın zevkine varanlar bilir ki onunla sohbet, tarifsiz bir coşku yaratır. Esprili konuşma tarzı, gündelik sorunlara ironik yaklaşımı bizim için ayrı bir neşe kaynağıdır.
O hafta, Nil ve Nedret Sekban varsa, konu resim, edebiyat ve felsefe sarmalında gider gelir. Önümüzde yeni ufuklar açılır. Okunan kitaplardaki bilgilerle zenginleşiriz.
Necati Sağır’ın yolu düşmüşse, yörenin sorunları, yapılaşmalar; en çok da yüzme etkinliğinin boyutları ele alınır. Dört mevsimin istikrarlı yüzücüsüdür Necati. Yaş gurubunda da hep birincidir. Uzun yüzme maratonlarından aldığı “altın madalyalar” o kadar çoktur ki artık sevdiklerine dağıtmaya da başlamıştır. Bende bile bir madalyası var.
Anılar, giderek bir Trabzon şölenine dönüşür. Neredeyse bütün sokaklarında dolaşırız. HAS Kuyumculuk’ta çayımı içerim. Uğramayan dostumuz yoktur oraya. Necati Zengin’le buluşmayacaksam, Sağıroğlu Otel’de, sahibi Ömer’le hararetli tavla müsabakaları yaparız. Ömer’in babası Osman Amca’nın askerlik anıları bir Cumhuriyet dönemi Trabzon tarihidir. Askerlik yolculuğunun temsili enstrümanı olan ve dönemin ekonomik yaşamının da göstergesi bavulu, Trabzon Şehir Müzesi’nde başuna sergilenmiyordur. Bu anıları dinlemekle göneniriz. Hasretlerimiz sohbetlerde tazelenir…
Döneriz çay partimize… Ayrılık saati gelince, Gülsen’in o hengamede yapıp elime tutuşturduğu ‘Çorba Kavanozları’ ‘artık gelenekselleşmiştir.