6 Ocak 2021’de ABD’nin Başkenti Washington DC’de faşist darbe girişimi rezaletini herkes gibi biz de ekranlardan izledik. Gerek Amerikan demokrasisi gerekse dünya demokrasisi açısından Trump’dan bunun mutlaka hesabı sorulmalıdır. Sorulacağından da hiç şüphem yok. Çünkü bunun hesabı sorulmazsa ve hiçbir şey olmamış gibi devam ederlerse ABD’nin bırakın zaten çöküşte olan dünya liderliğini veya en azından Batı liderliğini; çağdaş dünyada bundan sonra hiçbir saygınlığı kalmaz. Ayrıca demokrasi adına hesap sorulmazsa bu durum dünyadaki tüm Trump özentisi ve aynı ruh yapısı içinde bulunan antidemokratik, otoriter ve popülist yapılar için cesaret verici ve özendirici olur.
Diğer taraftan darbe girişimi sırasında ABD Kongre Binası’nda (Capitol Hill) yaşananlar da hafızalardan kolay kolay silinebilecek gibi değildi. Maskeli baloya gelmiş gibi görünen ama her halleri ile akıl sağlıklarının yerinde olmadığı belli olan bir grup insan! Esasında bu tip insanlar Türkiye’de de tüm dünyada da var. ABD Kongre Binası’nda gördüklerimiz bunların Amerikan versiyonu idi. Bu tip insanlar ortak aklı yok sayan, kendini fazla beğenen ve önemseyen, akla değil dinsel ağırlıklı olarak duygulara hitap eden otoriter ve popülist liderler etrafında kümelenir. İnsanlığın geleceği açısından bunlara geçit verilmemeli ve teslim olunmamalıdır.
Muz Cumhuriyetinden Değil Amerika’dan!
Bu yaşananlar I.ve II. Dünya Savaşlarının kaderini değiştiren ve nispi olarak azalan gücüne rağmen hala küresel liderlik iddiasında bulunan bir ülke için büyük bir utançtı. Hatta görüntüleri medyada sunanlar bu farkındalık ve utanç içinde; “…bu görüntüler Afrika’dan bir muz cumhuriyetinden değil Amerika’dan!” diyerek müstehzi ifadeler kullanıyorlardı.
Yaşanan daha büyük utanç ise; olaylar ABD’de yaşanmasına rağmen ülkemiz için söylenenlerdi. Geçtiğimiz yıl 24 Eylül’de ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi tarafından sarf edilen ve Türkiye’yi antidemokratik ülkeler arasında gösteren “…burası Kuzey Kore değil, burası Türkiye değil, burası Rusya değil, aynı zamanda burası Suudi Arabistan da değil, burası bir demokrasi ülkesi…” sözlerinden sadece birkaç ay sonra yaşanan ABD Kongresi’nin işgali olaylarına dair hükümet yetkililerimizin açıklamalarını ele alan NBC News haber kanalı sunucusunun “Bakın size ironik bir mesaj ileteceğim; bir diktatör tarafından yönetilen ve gazetecileri hapiste olan Türkiye, yaşananları endişeyle takip ettiğini açıkladı” sözleri aynı utancı devam ettirir nitelikteydi.
Artık Türkiye Otokrasiyle Yönetiliyor
Bu söylenenleri abartılı bulabilirsiniz ama bu iktidar sayesinde istisnasız olarak tüm dış dünya Türkiye’yi artık böyle görmektedir.
Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmeyen ülkeler statüsüne dâhil edilişi yeni değil ki! Geçen yıl Alman Bertelsmann Vakfı’nın hazırlamış olduğu “Dönüşüm Endeksi” araştırmasına göre “Demokrasi Statüsü” sıralamasında Türkiye 137 ülke arasında 77’inci sırada yer aldı. Demokrasinin zayıfladığı ülkeler arasında gösterilen Türkiye, ilk kez “otokrasi” sınıfında değerlendirildi. Raporda bu yeni dönemin başkanlık referandumuyla başladığına işaret edildi.
İktidar Trump’ı Destekledi
Elimizi vicdanımıza koyalım ve kendimize itiraf edelim; “Yabancılar hakkımızı yiyor esasında biz demokrasi ülkesiyiz” diyebilir miyiz? Hatta bugün için ülkemizde demokrasinin D’sinden bile bahsetmek mümkün mü? 2021’de faşizmin göstergesi sokaklarda Kahverengi Gömleklilerin veya Gestaponun devriye gezip gezmemesi değildir. Eğer toplumda adalet duygusu yok olmuşsa, yargı tarafsızlığını kaybetmiş ve hatta AKP ilçe başkanlarının bile manipülasyonlarına açık hale gelmişse, üniversitelerine ve demokratik kitle örgütlerine kayyumlar atanabiliyorsa, iktidar neyin okunabileceğini neyin okunamayacağını zorlar hale gelmişse, kimse yarından emin değilse burada demokrasiden bahsedebilir miyiz? Daha dün Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin demokratik haklı taleplerine karşı ne yaptıklarını gördünüz!
Türkiye’yi yöneten iktidar, 3 Kasım 2020’de yapılan ABD Başkanlık Seçimlerinde yandaşlarıyla birlikte Trump’ı ölümüne desteklemişti. Kaderlerini Trump’ın seçilmesine bağlamışlardı. Trump için ekranlarda kavga etmişler ve hatta Biden kazanacak diyenleri veya bu yönde seçim tahmini yapanları vatan hainliği ile suçlamışlardı
Trump İktidarı Çok Kolladı
Trump bırakın Türkiye’deki iktidarın ölümüne desteğini hak edecek kadar Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları lehine olumlu herhangi bir katkı yapmayı, zarar bile verdi. Ne mi yaptı? Türkiye’nin, ABD’nin ve NATO’nun terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD’ye yardım etti, parasını ödediğimiz F-35’leri vermedi, S-400’leri devreye sokturmamak için tehdit etti, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Türkiye’nin karşısında konumlandı, Türkiye’nin çok haklı olarak Suriye’de, Fırat’ın doğusunda başlattığı Barış Pınarı Harekâtını tehdit ederek durdurdu. Hatta hakkındaki hukuki süreç devam ederken tehdit ve hakaretlerle Rahip Brunson’ı bile geri aldı.
Trump Türkiye’ye çok zarar vermişti vermesine ama hakkını yemeyelim, iktidarı çok ama çok kolladı. Hani üslupları da benzemiyor değildi! Hatırlarsanız Ekim 2019’da gönderdiği, iktidarın bizden sakladığı ama ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından basına sızdırılan mektupta “Senin bazı problemlerini çözmek için çok çalıştım” (I have worked hard to solve some of your problems) demişti. Bunu tabii ki ülkemizin problemleri için demiyordu! Çok açık olarak Trump; “Halk Bankası, Zarrab ve ABD Temsilciler Meclisi’nin aldığı mal varlığının araştırılması kararı konularını şimdilik hasıraltı ettim, dediğimi yapmazsan gereğini yaparım” anlamındaki ifadelerin bulunduğu bu mektupla şantaj yapmıştı.
İktidarın Darbeye Olan Tepkisi İkircikliydi
3 Kasım 2020’de ABD’de yapılan seçimlerde Trump seçilmeyince, Türkiye’deki iktidar ve yandaşları gerçekten yıkılmıştı. Geçen gün yani 6 Ocak 2021’de ABD’de yaşanan darbe girişiminde bile “Acaba Trump geri döner mi?” diye umutlandılar. Hatta ABD‘de darbe girişimi yapılırken Türkiye‘den olaylara ilişkin taraflara itidal ve sağduyu çağrısında bulunulan açıklamalar yapıldı ve Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından “ABD Kongre Binası’nın göstericiler tarafından basılması teşebbüsüne kadar varan iç gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz.” ifadesi kullanıldı. Bu, darbe girişiminin açık olarak karşısında olunduğunu belirten bir açıklama değildi, ikircikliydi!
Hâlbuki ABD‘deki darbe girişimi için aynı anda birçok dış ülkeden çok açık ve sert tepkiler geldi. Örneğin Almanya Başbakanı Merkel, yaşanan olaylardan Başkan Trump‘ın seçim yenilgisini kabul etmeyişini sorumlu tuttu. Merkel açıklamasında “Görüntüler beni öfkelendirdi” ifadesini kullandı.
İKTİDAR SON ŞANSINI DA KAÇIRDI!
6 Ocak 2021’de ABD’nin Başkenti Washington DC’de faşist darbe girişimi rezaletini herkes gibi biz de ekranlardan izledik. Gerek Amerikan demokrasisi gerekse dünya demokrasisi açısından Trump’dan bunun mutlaka hesabı sorulmalıdır. Sorulacağından da hiç şüphem yok. Çünkü bunun hesabı sorulmazsa ve hiçbir şey olmamış gibi devam ederlerse ABD’nin bırakın zaten çöküşte olan dünya liderliğini veya en azından Batı liderliğini; çağdaş dünyada bundan sonra hiçbir saygınlığı kalmaz. Ayrıca demokrasi adına hesap sorulmazsa bu durum dünyadaki tüm Trump özentisi ve aynı ruh yapısı içinde bulunan antidemokratik, otoriter ve popülist yapılar için cesaret verici ve özendirici olur.
Diğer taraftan darbe girişimi sırasında ABD Kongre Binası’nda (Capitol Hill) yaşananlar da hafızalardan kolay kolay silinebilecek gibi değildi. Maskeli baloya gelmiş gibi görünen ama her halleri ile akıl sağlıklarının yerinde olmadığı belli olan bir grup insan! Esasında bu tip insanlar Türkiye’de de tüm dünyada da var. ABD Kongre Binası’nda gördüklerimiz bunların Amerikan versiyonu idi. Bu tip insanlar ortak aklı yok sayan, kendini fazla beğenen ve önemseyen, akla değil dinsel ağırlıklı olarak duygulara hitap eden otoriter ve popülist liderler etrafında kümelenir. İnsanlığın geleceği açısından bunlara geçit verilmemeli ve teslim olunmamalıdır.
Muz Cumhuriyetinden Değil Amerika’dan!
Bu yaşananlar I.ve II. Dünya Savaşlarının kaderini değiştiren ve nispi olarak azalan gücüne rağmen hala küresel liderlik iddiasında bulunan bir ülke için büyük bir utançtı. Hatta görüntüleri medyada sunanlar bu farkındalık ve utanç içinde; “…bu görüntüler Afrika’dan bir muz cumhuriyetinden değil Amerika’dan!” diyerek müstehzi ifadeler kullanıyorlardı.
Yaşanan daha büyük utanç ise; olaylar ABD’de yaşanmasına rağmen ülkemiz için söylenenlerdi. Geçtiğimiz yıl 24 Eylül’de ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi tarafından sarf edilen ve Türkiye’yi antidemokratik ülkeler arasında gösteren “…burası Kuzey Kore değil, burası Türkiye değil, burası Rusya değil, aynı zamanda burası Suudi Arabistan da değil, burası bir demokrasi ülkesi…” sözlerinden sadece birkaç ay sonra yaşanan ABD Kongresi’nin işgali olaylarına dair hükümet yetkililerimizin açıklamalarını ele alan NBC News haber kanalı sunucusunun “Bakın size ironik bir mesaj ileteceğim; bir diktatör tarafından yönetilen ve gazetecileri hapiste olan Türkiye, yaşananları endişeyle takip ettiğini açıkladı” sözleri aynı utancı devam ettirir nitelikteydi.
Artık Türkiye Otokrasiyle Yönetiliyor
Bu söylenenleri abartılı bulabilirsiniz ama bu iktidar sayesinde istisnasız olarak tüm dış dünya Türkiye’yi artık böyle görmektedir.
Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmeyen ülkeler statüsüne dâhil edilişi yeni değil ki! Geçen yıl Alman Bertelsmann Vakfı’nın hazırlamış olduğu “Dönüşüm Endeksi” araştırmasına göre “Demokrasi Statüsü” sıralamasında Türkiye 137 ülke arasında 77’inci sırada yer aldı. Demokrasinin zayıfladığı ülkeler arasında gösterilen Türkiye, ilk kez “otokrasi” sınıfında değerlendirildi. Raporda bu yeni dönemin başkanlık referandumuyla başladığına işaret edildi.
İktidar Trump’ı Destekledi
Elimizi vicdanımıza koyalım ve kendimize itiraf edelim; “Yabancılar hakkımızı yiyor esasında biz demokrasi ülkesiyiz” diyebilir miyiz? Hatta bugün için ülkemizde demokrasinin D’sinden bile bahsetmek mümkün mü? 2021’de faşizmin göstergesi sokaklarda Kahverengi Gömleklilerin veya Gestaponun devriye gezip gezmemesi değildir. Eğer toplumda adalet duygusu yok olmuşsa, yargı tarafsızlığını kaybetmiş ve hatta AKP ilçe başkanlarının bile manipülasyonlarına açık hale gelmişse, üniversitelerine ve demokratik kitle örgütlerine kayyumlar atanabiliyorsa, iktidar neyin okunabileceğini neyin okunamayacağını zorlar hale gelmişse, kimse yarından emin değilse burada demokrasiden bahsedebilir miyiz? Daha dün Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin demokratik haklı taleplerine karşı ne yaptıklarını gördünüz!
Türkiye’yi yöneten iktidar, 3 Kasım 2020’de yapılan ABD Başkanlık Seçimlerinde yandaşlarıyla birlikte Trump’ı ölümüne desteklemişti. Kaderlerini Trump’ın seçilmesine bağlamışlardı. Trump için ekranlarda kavga etmişler ve hatta Biden kazanacak diyenleri veya bu yönde seçim tahmini yapanları vatan hainliği ile suçlamışlardı
Trump İktidarı Çok Kolladı
Trump bırakın Türkiye’deki iktidarın ölümüne desteğini hak edecek kadar Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları lehine olumlu herhangi bir katkı yapmayı, zarar bile verdi. Ne mi yaptı? Türkiye’nin, ABD’nin ve NATO’nun terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD’ye yardım etti, parasını ödediğimiz F-35’leri vermedi, S-400’leri devreye sokturmamak için tehdit etti, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Türkiye’nin karşısında konumlandı, Türkiye’nin çok haklı olarak Suriye’de, Fırat’ın doğusunda başlattığı Barış Pınarı Harekâtını tehdit ederek durdurdu. Hatta hakkındaki hukuki süreç devam ederken tehdit ve hakaretlerle Rahip Brunson’ı bile geri aldı.
Trump Türkiye’ye çok zarar vermişti vermesine ama hakkını yemeyelim, iktidarı çok ama çok kolladı. Hani üslupları da benzemiyor değildi! Hatırlarsanız Ekim 2019’da gönderdiği, iktidarın bizden sakladığı ama ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından basına sızdırılan mektupta “Senin bazı problemlerini çözmek için çok çalıştım” (I have worked hard to solve some of your problems) demişti. Bunu tabii ki ülkemizin problemleri için demiyordu! Çok açık olarak Trump; “Halk Bankası, Zarrab ve ABD Temsilciler Meclisi’nin aldığı mal varlığının araştırılması kararı konularını şimdilik hasıraltı ettim, dediğimi yapmazsan gereğini yaparım” anlamındaki ifadelerin bulunduğu bu mektupla şantaj yapmıştı.
İktidarın Darbeye Olan Tepkisi İkircikliydi
3 Kasım 2020’de ABD’de yapılan seçimlerde Trump seçilmeyince, Türkiye’deki iktidar ve yandaşları gerçekten yıkılmıştı. Geçen gün yani 6 Ocak 2021’de ABD’de yaşanan darbe girişiminde bile “Acaba Trump geri döner mi?” diye umutlandılar. Hatta ABD‘de darbe girişimi yapılırken Türkiye‘den olaylara ilişkin taraflara itidal ve sağduyu çağrısında bulunulan açıklamalar yapıldı ve Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından “ABD Kongre Binası’nın göstericiler tarafından basılması teşebbüsüne kadar varan iç gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz.” ifadesi kullanıldı. Bu, darbe girişiminin açık olarak karşısında olunduğunu belirten bir açıklama değildi, ikircikliydi!
Hâlbuki ABD‘deki darbe girişimi için aynı anda birçok dış ülkeden çok açık ve sert tepkiler geldi. Örneğin Almanya Başbakanı Merkel, yaşanan olaylardan Başkan Trump‘ın seçim yenilgisini kabul etmeyişini sorumlu tuttu. Merkel açıklamasında “Görüntüler beni öfkelendirdi” ifadesini kullandı.