Bu ülkeyi “gerçekten” sevenler açısından Trabzon özelinde Trabzon ve Karadeniz havalisi insanları hakkında pek çok düşünce ileri sürülebilir, pek çok eksiklik ya da fazlalıktan söz edilebilir, haklı haksız birçok tez öne sürülebilir, hepsi makul hepsine evet. Ama bu bölge insanının bir hasleti asla sorgulanamaz ve bu ülkede yaşayan her birey şunu bilir;
Trabzon ve Karadeniz insanının memleket sevgisi hudutsuz kere hudutsuz, beklentisiz kere beklentisiz ve ölüme seve seve koşacak kadar derindir! Bu Karadeniz uşaklarının en kutsal bildikleri şey vatanın namusu ve bağımsızlığıdır! Her Karadeniz delikanlısı, Nazım Hikmet’in ölümsüz dizelerinde anlattığı gibi, “sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilen” birer yürüyen trafodur.
Hamsi ve Mısır ekmeği memlekettir, çamura bulanmış yorgun ve 38 numaralı gara lastik, toprakla boğuşmaktan gugarlaşmış ninelerin eli, sırtta ağzına kadar dolu sepetle gafullardan oğulların en yakışıklısı, kızların en alımlısı için elleri kanata kanata toplanmış moradır, fuskadır, kocayemiştir, ligarbadır memleket…
Yıl 1912. Memleket savaşlardan savaşlara sürükleniyor, Osmanlı çağa ayak uyduramayışın ve emperyalist Avrupa’nın; kara Afrika’nın ve Amerika’nın zengin madenlerini yağmalayarak semirmesinin farkında olamayışının bedelini ödemeye çalışan devasa bir hasta adam. Kafkaslardan Yemen çöllerine; Balkanlardan İç isyanlara kadar onlarca cephede tükenen bir imparatorluk. Bulgarlar, uygun zamanı bulmanın sırtlan lığıyla İstanbul kapılarına dayanmış, Osmanlı Çatalca sırtlarında direnmeye, Payitahtı korumaya çalışıyor.
Yüzyıllardır “memleket” coğrafyasının her yanına kanlarını dökmüş Trabzon evlatları, onlarca yıldır süren savaşların da etkisiyle “erkek” nüfusunu ziyadesiyle kaybetmiş, gidip de gelmeyen nice Koçyiğit geride nice acılar, yetimler, dul kadınlar ve evlat acısıyla dağlanmış yürekler bırakmış. Trajedinin açık hava müzesine dönüşmüş bir şehir, ama inadına dimdik inadına ayakta…
Bir haber düşer Trabzon’a, aklına geldikçe Trabzon’a bomba yağdıran Rus Torpidolarının en dehşetli bombası bile bu kadar üzmez kimseyi; İstanbul düşmek üzeredir!!!
Kendiliğinden harekete geçer Trabzon! Dünya tarihinde eşine çok az rastlanır bir memleket aşkıdır bu hareketin nedeni. Tüm Trabzon kaynamaya başlar ve Genelkurmay’a bir yazı yazılır;
“Biz Trabzon gönüllüleri, kendi yöresel kıyafetlerimiz ve başlıklarımızla şanlı ordumuzun sancağının yanına koyacağımız Trabzon sancağıyla İstanbul’u savunmak, memleket için şehit olmak istiyoruz”
Yazışmalar uzun sürer, sonunda Genelkurmay onayı da alınır ve Trabzon Gönüllü Tabur’unun tüm ihtiyaçları şehir tarafından karşılanarak Gülcemal Vapuruna yüklenir. Yolda fırtınaya yakalanırlar, Boğaza girdiklerinde güzellik hepsini büyüler, 511 kişidirler, 511’i de, Galata İskelesi’nde ikmal için beklerlerken, İstanbulluların gamsızlığına anlam veremezler. Düşman Çatalca’ya dayanmışken nasıl olur da günlük hayat bu kadar rahat sürdürülebilir anlayamaz hiçbiri? Sonra Tekirdağ taraflarında bir yere çıkarırlar Trabzon Taburunu, sağanak yağmur ve çamura bulanmalarına, geceyi yağmur altında geçirmelerine rağmen düşmanla savaşacak olmanın heyecanı hiç azalmaz yüreklerde.
Sonra Çatalca hattına gider Trabzon Gönüllüler Taburu. 511 kişiydiler, hiç biri geri dönmeyi düşünmemişti, hepsi arkalarında sevenlerini bırakmıştı, sadece 2 kişi dönebildi geriye. Trabzon Gönüllü Taburu tam 509 evladını, İstanbul uğruna memleket uğruna şehit verdi. Geride kalanlar “feda olsun” dediler, içlerinde bin acı, dram, trajedi…(Büyük romancı Hasan İzzettin Dinamo ’ya da bin selam edip eğilelim hatırası önünde..
Trabzon’a düşen, Çatalca sırtlarında şehit düşen 509 evladını bir anıtla ölümsüzleştirmektir. Araştırmacı Veysel Usta’ya sevgilerimizi iletip bu anıt için Trabzon Fikir Kulübü başta olmak üzere tüm Trabzon gönüllülerine de bir çağrıda bulunalım..
Çatalca Muharebesinin Balkan Harbinde ne kadar önemli bir yer işgal ettiğini bu süreç içinde öğrendim. Çatalca olmasa Çanakkale olmazdı sloganı ile bu zafere her yerde mümkün oldukça dikkat çekmeye çalışıyorum. Zira araştırmalarım sonunda sadece 17-18 Kasım 1912’de İleri Tabya ‘da, 657 Aliye Taburundan 400 kadar, Trabzon 87. Alaydan Uşaklar taburundan 509, Asim Pasa Tabyaları ve 7. Tümen bölgesinden de şehitler olmak üzere toplam 1200 civarında Şehit verilerek Bulgarların ileri hareketi durdurulmuş idi.
Daha da ilginci 12 Kasımda Babıali Bulgarlara barış teklifi göndermiş ancak Bulgarlar buna cevap dahi vermemiş idi, ta ki 17-18 Kaşımda bu ağır darbeyi alana kadar. 19 Kasımda Bulgarlar barış teklifine cevap veriyorlar ve 5 Aralıkta Çatalca Müzakeresi imzalanıyor.
Yukarıda yazıyı Sedat Tunalı; Araştırmacı yazar Veysel Usta’nın 87.Alay ve Trabzon Gönüllüleri Kitabından alarak kendi köşesinde paylaşmıştır. Araştırmacı yazar Veysel Usta’ya ve Sedat Tunalı’yla teşekkürler.
(Balkan Savaşı sırasında yayınlanan Resimli Kitap adlı dergide resimleri yayınlanır bizim uşakların, yani ecdadımızın… Savaş için Karadeniz’den İstanbul’a gelen genç askerler ellerinde kemençe horon tutuyorlar. Balkan Savaşının İstanbul’un dibindeki Çatalca cephesinde büyük yararlıkları olmuş bu askerlerin alayı uşak alayı olarak anılmaktadır. Bütün alaylar memleket ismiyle anılırken bunlar Karadeniz uşakları olduğu için uşak alayı diye anılırlar. Ama çok çabuk hareket ettikleri, düşmana hissettirmeden kolayca yaklaşıp mevzileri ele geçirdikleri için yöre halkı bu adla yetinmeyip onlara yeni bir isim daha takar: Fişek alayı…)
Yukarıda bir kısım bilgilerini aktardığım ‘Uşak Alayı’ adıyla anılan Trabzon uşakları, Ülke savunması için gönüllü olup şehit olana kadar; yani Gülcemal Gemisiyle başlayan serüvenleri sırasında Kara Zıpkası, Cepkeni, Sabuğu, Kalpağı ve Kemerleri ile tam teçhizatlı olarak savaşmakla birlikte adeta ölmeye hazırdılar. Kemençesiyle Horon oynayarak elde ettikleri yüksek moralin enerjisi ile 1912-1913 Balkan savaşlarında Osmanlıya saldıran düşmanları müzakereye razı ederek adeta Çanakkale ve kurtuluş savaşının temel mücadelesini ortaya koymuşlardır. Çatalca ile birlikte tüm balkanlarda Kemençe ve Horonlarıyla beslenerek şehit olmuşlar ve Çanakkale zaferinin nasıl kazanılacağının, kurtuluş mücadelesinin nasıl verileceğinin tohumunu atmışlardır.
Daha sonra 1915-1916 da Trabzon ve Karadeniz yöresinin vatanseverleri, ülkemizin diğer yörelerinden vatanseverlerle birlikte Çanakkale’de o tarihi destanı yazmışlardır. Batırılan gemilerden denize düşen ve atlayan düşman askerlerini filikalarla kurtararak dünyaya birde insanlık dersi veren ecdadımız, bu zaferlerini Kemençesiyle Horon oynayarak kutlamışlardır. İşte bunun adı Çanakkale’de horon’ dur. HORON..! (Googleda Çanakkale’de Horon yazınca karşınıza çıkar)
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 1919 da Samsun’a çıkışını anlatırken şöyle der ‘İlk defa Samsun’a ayak bastığım zaman bana kalp kuvveti veren vatandaşlarımın ön sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım’. Ülkemizin kurtuluş mücadelesinin en başında da Trabzon’lular yerini almıştır.
‘ Kurtuluş Savaşı içinde, Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan ve kader tayin edici yere sahip Sakarya büyük kanlı savaşına ( Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos-12 Eylül 1921) üçüncü dümen ile yetişen Trabzon evlatlarının savaş meydanında gösterdikleri özverilerin değerli anısı daima beynimde canlı kalacaktır’ diyor Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.
Kurtuluş savaşının kazanılmasında en kritik safhada yine Trabzon’lular vardır…
-Atatürk’ün ifadesiyle, ‘ İşte vatanı kurtaran ülkü; Kuva-i milliye Ruhu..! Sağ olunuz Kahraman vatan evlatları’. Bu temel üzerine yedi düvele karşı, o ülkü ve fedakâr ruhla kurtuluş savaşı kazanılmış ve Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Kurulmuştur. İşte bu nedenle, ‘Trabzon; Türk toplumunda Cumhuriyetin zengin, kuvvetli, duygulu çok önemli dayanma kaynaklarından biridir’. Diyor Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Bu gün bağımsız bir ülkede özgürce, inancımızla ve bütün değerlerimizle birlikte yaşayabiliyorsak bunda en büyük pay Karadenizlilerin ve TRABZON’ lularındır. Ve onlara bu özel kimliği, kişiliği, birliği ve beraberliği ile payeleri kazandıran kendi özgün Halkbilimidir (Folklor). Kemençe ve Horon’udur. Bu eşsiz vatanseverliğin daha birçok detayları tarih kitaplarında görselleriyle mevcuttur. Buradan bizler için müthiş eserler ortaya çıkacağından eminim.
Peygamber ocağı dediğimiz Asker ocağına gitmek üzere Trabzon’da gemiye binene kadar ASKER UĞURLAMA ŞENLİKLERİ ile ölüme Kemençe ve Horonuyla güle oynaya gidebilen kahraman Trabzon vatan evlatlarının ruhları şad, mekânları cennet olsun. Bu vatan uğruna canını seve seve feda eden tüm ecdadımızı minnet, şükran ve saygıyla yâd ediyorum. Nurlar içinde uyusunlar.