Mevcut Siyasi İrade’ye yakın olmayan belediyeler arayış içinde.
Kimileri vatandaşını açıkta bırakmamak,
Kimileri vatandaşını susuz bırakmamak,
Kimileri vatandaşının elektriğinin kesilmesini engellemek,
Kimileri ısınmasını sağlamak,
Kimileri alt geçitte arabalarının suyun içinde kalmasını engellemek.
Ancak İBB’nin son günlerde en önemli sorunu ekmek dağıtabilmek.
Daha doğrusu vatandaşın ucuz ekmek yemesinin önündeki engelleri kaldırabilmek.
İBB ben bunu yapacağım,
Bu ihtiyacı temin edeceği diyor, bir Tarım Bakanımız var,
Dostlar başına, bunu yapamazsın diyor.
Sebebi belli değil.
Önemli bir özdeyiş vardır. Trabzon’da bunu herkes bilir. Aklıma geldiğinden konuya açıklık getirmesi bakımından söylemek istedim.
“Adamın birisi bir iş için oğlunu tarlaya göndermiş.
Biraz sonra oğlu bağırmış:
-Bana buldum burda bir deli,
Baba cevap vermiş,
-Alda gel,
Oğlu tekrar bağırmış,
-Baba gelmiyor,
O zaman baba kızarak,
-Oğlum bırak da gel,
Oğlu tekrar bağırmış,
-Baba gelmiyor.”
Yetkilileri tenzih ederim ama dostlar İstanbul halkı aç.
O halkı olanakları dâhilinde beslemek isteyen de bir kurum var.
Adeta; İstanbul halkına ekmek satacağım: Satamazsın.
Sen sat. “Tık” yok. Kanımca bu sessizlik de satmıyorum olarak yorumlanabilir.
Peki İstanbul halkına ucuz ekmek sattırılmamasının bedelini Sayın İmamoğlu mu ödüyor, yoksa İstanbul halkı mı?
O zaman soruyorum: İstanbul halkının bu derece cezalandırılmasının bilinen bir sebebi var mı?
Önce ekmek büfesi kuramazsınız.
Sonra minibüslerle ekmek satamazsınız.
Şimdi ekmek büfesi kurabilirsiniz.
Adeta “Kedi kuyruğu ile oynar gibi”
Buna doğru diyebilecek biri varsa beri gelsin.