Bir kaç gün önce; dijital platform olan GAİN’de gazeteci Çınar Oskay “Konuşmamız Lazım” adlı programına Amin Maalouf’u konuk etti.
Maalouf, hiçte iç açıcı şeylerden bahsetmedi…
97 yılı,
Kadıköy’de kitap tezgahları vardı. O dönem bir arkadaşımın kitap tezgahında, Akmar Pasajı’nın önünde kitap satardık. O kitap tezgahı bir çok yazarı ve şairi okumama vesile olmuştur. Amin Maalouf’un “Semerkant” kitabıyla tanışmam da o yıl olmuıştur. Diğer kitapları; “Afrikalı Leo”, “Ölümcül kimlikler” en sevdiğim kitapları arasında idi.
Amin Maalouf Lübnanlı ama kırkbeş yıldır Fransa’da yaşıyor. Türkiye topraklarına yakın ve içten bir geçmişi var. Büyükannesi Adana’da doğmuş. Büyükbabası’da Atatürk hayranıymış. İlk çocuğunun adını Kemal koymaya karar vermiş. Erkek çocuk doğmayıp kız çocuk dünyaya gelince, kız çocuğunun isimini de Kemal koymakta ısrar etmiş. Yani Amin Maalouf’un halasının ismi Kemal olarak kalmış. Amcasının ismi Tahir. Babasının adı Rüşti. Dayıları Hilmi ve Fevzi imiş.
Programda, ailesinin ve akrabalarının isimlerini Türk tarihinden esinlenip koyulduğunu dile getiriyor.
Hızlı akan röportaj diliminde dünya sorunlarını kısaca özetleyerek dile getirmeye çalışıyordu Maalouf’. İnsanlığın bugünkü durumunu Titanikle karşılaştırıyordu:
Dünyanın gittikçe battığını, insanlığın gerçekten zorluk çektiğini ve kendi neslinin tükendiğini dile getiriyordu. Orta Doğu’nun, Asya’nın, Avrupa’nın, Amerika’nın gittikçe tükendiğini dile getirmeye çalışıyordu. 45 yıl önce insanlık adına bir şeylerin inşa edildiğini ve artık bunun olmadığını söylüyordu. Dünya’da birlik hissinin kaybolduğunu üzülerek anlatıryordu…
“İnsanlığın teknolojik gelişmelere ayak uyduramadığını, kötü etkilerden nasıl kaçınabileceğini bilmiyor.” diyor. Maalesef bunu öğrenemedik. Sanırım uzun yıllarda öğrenemeyeceğiz.
Çınar Oskay, Maalouf”a; “Kapitalizm ve Sosyalizm” ile ilgili düşüncelerini sorduğunda ise:
“Bu iki sistemin yeni bir karışımını icat etmeliyiz.”
“Kapitalizmin avantajları ve dezavantajları var. Ekonomik anlamda pek çok gelişme kapitalizm sayesinde oldu. Kapitalizm anlayışında kar kavramına çok fazla önem veriliyor. Ekonomiyi düzenleme de rol oynamaya çok fazla önem veriliyor. Sanki değerimiz ekonomiye göre belirleniyor gibi, bu kesinlikle yanlış bir yoldu. Komünizm insanlık için muazzam umutlar uyandırdı sonra da onlara ihanet etti. Komünizm başarısız oldu. Son yıllarda kapitalizmin açıklarını eleştiriyor olmamız komünizmin çözüm sunduğu anlamına gelmez. Bence, sovyetler birliği ekonomik açıdan başarısızdı. Tek iştirak olması gerektiğini savunan bir fikirdi. Komünizm sorunu çözmeyi başaramadı. Bugün bu iki sistem arasında seçim yapmak zorunda olduğumuzu sanmıyorum.”
Maalouf’, “Avrupa Birleşik Devletleri kurulmalıydı.” diye ekliyor. “Avrupanın Dünya’da küresel bir rol oynayacağını düşünmüyor. Birleşmiş devletler de artık dünya da düzenin olmadığı bir durumdayız diyor. Düzene benzer hiçbirşey yok. Bir tür ormandayız. Herşey olabilir. Her tür yeni dünya. Her tür davranış.”
Maalouf’un bir adaya yerleştiğini okuyucuları biliyor. Çınar Oskay, özel bir soru soruyor kendisine.
“İnsanlıktan kaçıyor musunuz?”
Maalouf, şöyle dile getiriyor.
“Son kitabımda, son romanımda dünya çökmeye başlayınca tamamen ıssız çok küçük bir adaya kaçan birinin hikayesini yazdım. Bu biraz bana benziyor. Dünyadan uzak durma ihtiyacı hissediyorum. Yalnızlığı seviyorum, yalnızlık beni rahatsız etmiyor. Beni aylarca yıllarca bir yerlere bırakabilirsiniz. Bilgisayarım ve bir kaç kitap olduğu sürece mutlu olurum. Yani ben çok küçük bir adaya bile düşseydim orada sonsuza dek kalabilirim. Bugün önemli olan şey, sahip olduğumuz tüm yeni aygıtlar değil. Sukünet. Dünya da olduğu haliyle sükuneti bulmalıyız. Ve etrafımızdaki sesleri unutmalıyız. Çünkü Dünya gürültülü bir yer olabilir. Sesi azaltıp daha sakin bir düzen kurmalıyız.”
Maalouf; pandemi sürecinde teknoloji ve bilhassa bilgisayarla haşır neşir olan insanların gelecekte farklı şehirlerde yaşasalar bile aynı oda da yaşıyormuş gibi alışkanlıkları olacağından bahsediyor. “zoom” gibi platformlar sonsuza dek insanoğlunun vazgeçilmez bir parçası olacak diyor.
Ve hiç iç açıcı olmayan cümleleri kullanıyor: “Daha çok özgürlüğün olduğu bir dünyaya döneceğimizi sanmıyorum. Bence daha az özgürlüğün olduğu bir dünyaya döneceğiz. Ne yazık ki ben şahsen özgürlüğe her şeyden çok önem veriyorum. Her şey izleniyor. Her şey kontrol ediliyor.”
Çınar Oskay, Maalouf’a; “Orwell Kabusu”nu soruyor. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı bir Dünya gerçekten olcak mı? Diyor.
“Orwell’ın beklediği gibi olmadı. İktidar bizi manipüle etmiyor. Bu kendi güvensizlik hissimizden doğdu. Yani kontrol hükümetin, bir şirketin. Totaliter bir rejimin projesi olarak gelişmedi. Güvensiz bir dünyada olduğumuz için gelişti. Çok fazla şeyden korkuyoruz, korunma ihtiyacı duyuyoruz. Korunmak istiyoruz. Ve bize korunma sağlanıyor. Korunma gözetimle geliyor. Ne yazık ki bu trendin değişmesi çok zor. Dünya da konuştuğumuz her kelime, yazdığımız her kelime, her hareket, her faaliyet izlenecek, kayıt edilecek. Bir şekilde aleyhimizde kullanılacak. Yani gittikçe mahremiyetin daha da azaldığı bir dünya da yaşayacağız ve daha az gerçekle…”
-Peki, 2020 doğumlu olan çocukları nasıl bir dünya bekliyor?
“İNSANLAR DAHA AZ ÖZGÜR OLACAK!”
“Bence bir gün, öyle bir iki yıl sonra değil. Bir gün, eskisi gibi davranabileceğiz. İnsanlara sarılacağız, restoranlarda cafelerde toplanacağız. Bence buna yine kavuşacağız. İstediğimiz kadar erken değil ama geri dönecek. Ama kontrol edilme, her hareketin, her eylemin kontrol edilmesi fikri, bence artık bundan kaçamayacağız. Daha çok kontrol, daha çok gözlem olacak. Ve biz muhtemelen yani sizin kızınız ve benim torunlarım buna alışacacak. İnsanlar daha az özgür olacak Onların dünyası nasıl olacak bilmiyorum ama kendi dünyalarına adapte olacaklar.”
Maalouf, “Empedokles’in Dostları” adlı kitabında; Shakespeare’in “Öyle kirli ki gökyüzü temizlenemez fırtınası” sözünü alıntılıyor. Çınar Oskay, yaptığı programda Maalouf’a son sorusunu soruyor.
“Bir fırtına bekliyor musunuz?”
“Bence fırtına olacak ve bence çatışma yaşayacağız. Güçler arasında çok sert bir çatışma. Daha çok Birleşik Devletler ve Çin ve daha küresel olarak sanırım batı arasında. Bunlar son 500 yıldır medeniyeti idare ediyordu. Dünyanın diğer kısmında da bu olacak. Bence bu çatışma bu yüzyılda yaşanacak ve bu çok çok zor olacak ve gerçekten insanlığı çok fazla hasar görmeden kurtarmak için çok fazla bilgeliğe ihtiyacımız olacak. Çok zor anlar yaşayacağız ve gökyüzünün fırtına olmadan temizleneceğini sanmıyorum.”
Bu yazıyı yazarken aklıma Kazım Koyuncu’nun dizeleri geldi:
“…Kötü şeyler gördük: Savaşlar, katliamlar, ölen, öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kültürünü, kendisini kaybeden insanlar ve topluluklar gördük. Yanan kentler, köyler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, hergün bu sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama herşeye rağmen bu dünyada şarkılar söyleyebildik. Teşekkürler dünya..”