Kutsal Bilgelik

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Trabzon kentinin, kendi tarihsel sürecinden gelen kimliğinin oluşturduğu gerçek tarihi vardır. İmparatorluk başkenti olan Trabzon köklü geçmişini yansıtan eserlerle dünü bugünü ve yarını selamlıyor. Bu önemli eserlerden biri de Ayasofya Kilisesi. Yazım da Trabzon kentinin geçmişine duyduğum saygıdan dolayı Ayasofya’yı ilk yapıldığı işlevi olan kilise olarak adlandıracağım.

Ayasofya adındaki “Aya” sözcüğü “kutsal, azize” anlamına gelir. “Sofya” sözcüğü ise Eski Yunancada “bilgelik” anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla “aya sofya” adı kutsal bilgelik” ya da “ilahî bilgelik” anlamına gelmekte olup Ortodoksluk mezhebinde Tanrı’nın üç niteliğinden biri sayılır.

Eski kent surlarının 1,8 km batısında ve Karadeniz sahilinden yaklaşık 100m içerde, Trabzon imparatoru 1.Manuel (1238-1263) tarafından, daha eski bir dini yapının yerine –İstanbuldaki Ayasofya’ya rakip olarak– yaptırılmıştır. ( ÖZTÜRK-2011:638) Kentin batısında kalan, göze çarpan duruşunu sağlayan konumunun yalıtılmışlık hissinin, üzerine inşa edildiği kayalık tepeden kaynaklanmaktadır. Kilise bir zamanlar bir manastır kompleksinin merkezinde yer almaktaydı. Kilisenin zeytin ve meyve ağaçları arasında bulunduğu birçok tarihçi tarafından belirtilmiştir. “Bizans kiliselerinde görülmeyen çan kulesi ise yapıya sonradan1427 yılında eklenmiş olup, deniz feneri olarak da kullanıldığı sanılmaktadır.” (ÖZTÜRK 2011: 639)

WhatsApp Image 2021 03 22 at 14.53.30

Geç Bizans Kiliselerinin en güzel örneklerinden biri olan yapı, kapalı kollu haç planlı olup, yüksek kasnaklı bir kubbeye sahiptir. Kuzey, batı ve güneyinde revaklı üç kirişi bulunmaktadır. Yapı ana kubbenin üzerine değişik tonozlarla örtülmüş ve çatıya farklı yükseltiler verilerek kiremitle örtülmüştür. Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu Dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batı cephesinde görülen mukarnaslı nişler Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır. Eastmond bu yapıyla ilgili şunları aktarır: “Bu kilise on üçüncü yüzyılda imparatorluğun kültürel ortamını ve özellikle de imparatorluktaki insanların hem Hristiyan hem de Müslüman komşularıyla ne tür etkileşim içinde olduklarını anlamamıza yardımcı olan çok önemli bir belgedir.” (EASTMOND 2016:100)

“İstanbul’dakine benzer bir tavırla kentin en büyük kilisesi (Panagia Chrysocephalos) fethin sembolü olarak “Cami-i Atik” adıyla camiye çevrilmiştir.” (Tuluk, Düzenli 2010: 43) İmparatorluk İslami düşünce tarzına göre hareket ederek “kılıç hakkı” kapsamı içinde değerlendirilmiştir. “Kılıç hakkı” karşılığı kiliseden camiye çevrilen yapı imparatorluğun taç giyme törenlerinin yapıldığı “Panagia Chrysokephalos, Theotokos Khrysokephalos, (Altınbaşlı Meryem)  kilisedir. “Osmanlının Trabzon kentinde fetih sonrası dini mekânı camileştirme anlayışı, kentin demografik yapısıyla organik bağlara sahiptir”.(Tuluk, Düzenli 2010: 45 )

Ayasofya Kilisesinin 1461 yılında Trabzon’un Fatih Sultan Mehmet tarafından alınması sonrası yine aynı hükümdar tarafından kiliseden camiye dönüştürüldüğü hatalı bakış açısı Trabzon da karşılığını ve kabulünü bulmuş bir yanlıştır. Trabzon da yerleşik düşünce ve yazılı anlatılarda Ayasofya kilisesinin camiye dönüştürülmesi süreci şöyledir. (Trabzon İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü sayfasında ) “Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur” Kilisenin camiye çevrilmesi Fatih Sultan Mehmet’e yüklenmiştir; oysa gerçek ; Fatih Sultan Mehmed‘in 1461 yılında Trabzon‘u fethinden sonra da kilise olarak kullanılan yapı “1584 yılında sultanın emriyle Kürd Ali Bey adlı bir ayân tarafından bir minber ve müezzin mahfili eklenerek camiye dönüştürülmüştür” (Öztürk 2011:638)Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi sürecinde Fatih Sultan Mehmet yoktur.

WhatsApp Image 2021 03 22 at 14.53.08 1

Kentin tarihten gelen kimliği ile çatışmak yerine onu kabul edip süreci zamana ve tarihin akışına bırakmışlar. Burası “bizim istediğimizi yaparız” mantığı içinde hareket etmeden Trabzon’un çok kültürlü çok kimlikli kadim geçmişine saygılı ve özenli bir davranış ortaya koymuşlardır.

Ayasofya kilisesi “Trabzon kent merkezindeki Müslüman sayısının 1520-83 yılları arasında aşağı yukarı 4 katına çıkması, sur dışında Müslüman mahallelerinin genişlemesi buna karşılık Hıristiyan nüfusun azalması bu değişimi tetiklemiş olabilir.” (ÖZTÜRK 2011:638)

Toplumun demografik yapısının değişimine göre davranılmış ve uzunca bir süre camii olarak işlevini yerine getirmiştir. Mahallelerin kendi ibadethanelerini yapıp, İslami tarzdaki camilerine kavuşmasından sonra Ayasofya Kilisesinindi süreci değişmiştir. “1960 yılına dek cami olarak kullanılan yapının freskleri 1957-62 yılları arasında Edinburg Üniversitesi’nden Russell Trust tarafından temizlenmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce bir kez daha onarılan yapı 1964 yılında müze haline getirilmiştir.” (ÖZTÜRK-2011:639)

Ayasofya Kilisesinin camiden müzeye çevrilmesi süreci Türkiye Cumhuriyetinin hem iç hem de dış siyasetiyle ilgilidir.1964 yıllar sadece Türk dış politikasına değil, iç politikasına da, Amerikan ve Avrupa faktörünün etkili olduğu görülmektedir. Batı ile olan ilişkilere bir katkı sunmak ve bu ilişkileri geliştirmek adına Ayasofya Kilisesinin müzeye çevrilmesine karar verilmiştir Ayasofya’nın camiden müzeye dönüşmesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün payı olduğu düşüncesi Trabzon da yerleşik olan hatalı bir durumdur. Ayasofya’nın Kiliseden camiye dönüştürülmesin de Fatih Sultan Mehmet’in payının olmaması gibi Ayasofya’nın camiden müzeye dönüşmesinde de Atatürk’ün payı yoktur. Ayasofya kilisesinin camiye daha sonra müzeye çevrilmesi durumu mekânla ilgili olarak değil de bu işlemi yapanların iyi ve kötülüğü üzerinden konuşuluyor ve yorumlanıyor. Eksik ve yalan tarih üzerinden tarihsel kişilere saygı ve saygısızlık duygumuz körüklenir. Asıl dert mekân değil mekânın işlevini değiştiren kişilerdir.

Trabzon gibi kadim kentlerin kendi tarihsel birikiminden gelen bir gerçeği vardır. Sizin dünya görüşünüz ne olursa olsun, dünya görüşünüze uymasa da Ayasofya “kapalı haç yapısıyla ve çan kulesiyle”  kadim geçmişinden gelen onurla kurulduğu kayalıklar üzerinden Ayasofya Kilisesi olarak kenti selamlıyor. Ayasofya Kilisesini cami yaparak onun kimliğini değiştiremezsiniz.

Kentleri ayakta tutan ve geliştiren şey, kentin içinde yaşayan sakinlerine öğrettiği kentli kültürüdür. Bu etkileşim karşılıklı olarak birbirini geliştirir. Yaşadığımız kentin kimliği ile kendi kimliğimiz arasında güçlü bir bağ vardır.

Kente ait mekânların ve yerlerin isimlerinin, işlevlerinin değiştirilmesi, kentin geçmişinden intikam alma duygusuyla yapılmaktadır. Siyasi iktidarlar, yalan tarih yazıcıları ve şehrin sakinleri! Kentlerin kadim kimliğini değiştirme ve yok etme duygusuyla hareket ederek ancak ve ancak kendilerini yok ederler. Kentin kimliğini oluşturan mekânların, yerlerin isminin değiştirilmesi, yok edilmesi ve işlevinin farklılaştırılması kent kimliğine ve kentte yaşayanların kimliğine bir saldırıdır.

Yazımı Hz. Ömer’in Kudüs’ü alması sırasında yaşanmış bir olayla noktalıyorum.

“Patriklik bölümünde bir süre istirahat eden halife, kilisenin içini gezerken namaz vaktinin geldiğini fark etti.
“Dinimizin gereği ibadetimi yapmak mecburiyetindeyim,” dedi Sophronius’a dönerek, “Lütfen bana on dakika izin veriniz.”
“Patrik: “Buyurunuz burası da Tanrı’nın evidir. Dini vecibelerinizi yerine getiriniz.”
Hazreti Ömer: “Benim için hiçbir sakıncası yok” dedi.. “Ancak burada namaz kılarsam, ileride ‘Halife Ömer burada namaz kılmıştır’ diye İsa efendimizin kutsal mekânını camiye çevirirler. Buna müsaade edemem.” (Radi Dikici Bizans İmparatorluğu Tarihi, s. 172)

WhatsApp Image 2021 03 22 at 14.53.07 1

Kutsal Bilgelik

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!