Yine bir SİS yapımı Tuba Büyüküstün filmiyle karşı karşıyayız. Bu kez alışık olmadığımız tarzda bir köy filmi bu. Tuba da alışık olmadığımız köylü kızı rolünde. Baş rolleri Şevket Çoruh’la (Pirasan) paylaşıyorlar.
Film İstanbul’un bir gecekondu semtinde koltuğunda karpuz evinin yolunu tutmuş bir emekçi görüntüsüyle başlıyor. Yabancısı olmadığımız, abimizi, babamızı anımsatan bir sahne.
Sonra 15 yıl geriye gidiyoruz. Burası yoksul bir Doğu Anadolu köyüdür. Aile doğal olarak bir karış toprağa hasrettir. İşte bu yüzden, Gülizar’a (Tuba Büyüküstün) başlık için söz kesilmiştir. Bu başlıktan gelecek parayla toprak sahibi olunacak ve aile yoksulluktan, yoksunluktan birazcık da olsa kurtulacaktır.
Ancak Gülizar köye gelen öğretmene aşık olacak ve onunla sevgiyi paylaşacak, birlikte olacaktır. Bir kazaya kurban giden öğretmenden sonra sözlüsü başlığı ödeyecek ve onunla evlenerek gerdeğe girecektir. Bundan sonrası daha da bildik hikaye. Bakire olmadığı için babasına iade edilecek ve töre gereği yaşama şansı olmayacaktır.
Benzeri öyküleri,Yılmaz Güney’in 1970’lerde daha ilkel şartlarda daha yaratıcı, uluslararası ses getirecek kalitede çektiğini hatırlarsak film baştan kaybediyor zaten. Böyle bir kıyaslama haksızlık mı olur bilmem ama bu filmin 2004 yılında çekildiğini dikkate alırsak, söylenecek söz de kalmıyor.
Tabii ki küçümsememek gerekir. Bu alanda atılan her adım, hayatımızın her alanını sarıp sarmalayan feodal yapıya, ilişkilere vurulacak bir darbe olacaktır. Sırf bu kadarla bile yerinde bir çaba olarak anılacak ve değerini bulacaktır.
Tuba Büyüküstün, bu filmde oyunculuğunu gösterme imkanı da bulamıyor doğrusu. Medya elleri ve ayaklarının görüntüsüne takmış. Filmde görüldüğü kadarıyla, nasıl oluyor da bu kadar güzel ve bakımlı olabiliyormuş. Yaptığı işe göre yıpranmış olması gerekebilir ama Kürt kadınının da elleri ve ayakları güzel olamaz sanki.
Bu filmle ilgili asıl dikkatimizi yöneltmemiz gereken bir konu da Şevket Çoruh’un oyunculuğu ve kişiliği olmalı aslında.
Ben hiç izlememiş olsam da Arka Sokaklar’ın Mesut’u olarak oldukça popüler bir oyuncu o. Fikriyle, duruşuyla adından söz ettiren bir sanatçı. En çok da neredeyse bütün birikimini satarak kurduğu “Baba Sahne”, onun tiyatro aşkını övmemizi ve bu uğurdaki fedakarlığını dile getirmemizi zorunlu kılıyor. Burada Broadway’de sahnelenen, en uzun tek kişilik oyun olan Caveman’i (Mağara Adam) sahnelemiş bile. İsmail Dümbüllü’nün kavuğunu, Müjdat Gezen mi, Rasim Öztekin mi, ona vermiş biraz tartışmalı galiba. Demek ki bunu da hak etmiş. Rasim Öztekin’in vefat haberlerinden öğreniyoruz ki, kavuğu o vermiş. Tartışma da böylece noktalanmış oluyor.
İnşaat filmindeki rolüyle aldığı ödüller de cabası.
Filmin sırf bu nedenlerle, izlenmeyi hak ettiğini söylemek de boynumun borcudur.