Temel işlevinin; fiziki rahatlama ve zinde kalma olarak görülen futbolun ekonomik, kültürel, psikolojik ve sosyolojik açıdan da pek çok işlevi kapsadığı bilinmektedir. Futbol mitsel uygulamalardan popüler kültüre kadar hayatın pek çok evresinde insanlar üzerinde etki bırakmıştır. Bu etkinin oluşmasındaki en büyük etmen de “taraftarlıktır”.
Taraftarlık, herhangi bir spor kulübüne tutkuyla bağlı olmak ve desteklenen spor kulübüne kendini ait hissetmek şeklinde tanımlanabilir. Taraftarlık; birey için bir kimlik ve mücadele biçimi olarak, mutluluk, mutsuzluk, sevinç ve hüzün gibi duyguları yoğun yaşadığı için onu vazgeçilmez kılar. Taraftar futboldan, futbol taraftardan beslenir. Taraftarın takımına duyduğu bağlılık birçok toplumsal bağdan daha ileri boyuttadır. Futbolun değişimiyle birlikte taraftarlık anlayışı ve taraftar davranışları da değişmiştir. Toplumsal bir spor olan futbol, artık eril hale gelmiştir.
Futbol spor olmaktan çıkıp tüketilebilir bir olgu hâline geldikçe futbol kulüpleri de bu yeni yapı içinde varlıklarını sürdürmek için yeniden yapılanır; sponsorluk ve maç hakları anlaşmaları yapar, borsaya açılır, forma reklamları alır. Bir nevi kapitalizmin çarklarına dâhil olur. Amaçta sapma kaçınılmazdır; spor etiğini ve ahlakını savunmak, yerini yatırımlarını verimli kılıp kârlarını artırmaya bırakır. Futbol endüstrisinin en önemli destekleyici faktörü ise, fanatik taraftardır.
Trabzon kenti baştan aşağıya futbol ve futbol düşüncesinin işgali altındadır. Bu işgal bireyin ve doğal olarak toplumun davranış biçimlerini, gündelik hayatını, anını, geleceğini belirleyen bir olgudur. Trabzonspor taraftarları için anıları, geçmişi ve geleceği belirleyen bir kavram olmuştur futbol.
Taraftarlık bir kimlik oluşturma ya da kimliğini taraftar olduğun olgu içerinde bulma gayretidir. Sol kimlikli biri taraftarı olduğu futbol takımında sol imgeler bulma ve oluşturma peşinde koşar. Taraftarı olduğu takıma üst bir kimlik kazandırarak kendince ahlak ve hukuk çerçevesi çizen ve sonrasında amacının dışına çıkarak davranış bozukluğu sergileyen birey konumundadır. Taraftar olmak çoğu zaman gerçeği görmeyi ve anlamayı engeller.
Asr-ı Saadet ve Trabzonspor Taraftarlığı
Arapça “Asr” (zaman, çağ) ve “Saâdet” (mutluluk, bahtiyarlık) kelimelerinden meydana gelen asr-ı saâdet kavramı; “mutluluk dönemi, insanların en bahtiyar oldukları çağ” anlamına gelmektedir. Arapça ve dini kökenli olan asr-ı saadet tanımlaması Türkiye’de din dışında politik, ideolojik, spor gibi birçok alanda kullanılır. Geniş kitleler için geçmişin mutluluk, başarı ve saadet dolu günlerine olan özlemi ortaya koyan bu sözcük öbeği, büyükçe bir kitlenin de yaşam alanı ve varlık nedeni olarak anlamını bulur.
Trabzonspor’a ve onun “taraftarlarını” asr-ı saadet kavramı içinde incelersek; büyük bir taraftar grubunun Trabzonspor’a olan gönül bağının, tutkusunun ve taraftarlığının temelini, bu döneminin başarıları, şampiyonlukları oluşturmaktadır. Günün gerçeğini, Trabzonspor’daki ve futboldaki değişimi kabul etmemek adına bu taraftar grubu mutluluk ve amatörlüğün olduğu bu döneminde kalmak konusunda ısrarcıdır.
Trabzon ve Trabzonspor’un bu dönem ki başarısı Anadolu devrimi olarak adlandırılarak konu spordan uzaklaştırılmış ve tarihin derinliklerinden gelen Trabzon’un İstanbul’dan intikamı üzerinden hayat bulmuştur.
İstanbul takımlarının zenginliğine ve burjuvalığına karşı Anadolu’nun yoksulluğunun zaferiydi Trabzonspor’un yaptığı. Yoksul, kimsesiz Anadolu’nun İstanbul’a başkaldırısıydı bu. Onun için de sol olarak görülür ve Anadolu devrimi olarak gururla anlatılır. Amatör ruhlu, fakir ama onurlu gencin hikâyesidir bu aslında. İstanbul burjuvasına ve emperyalizmine karşı Anadolu’nun yoksul, köylü, işçi işsiz, küçük burjuvasının zaferi olarak görülür ve neredeyse Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş mücadelesi ile eşdeğer tutulur.
Yazının başlığında yer alan Trabzonspor Nedir Ne Değildir’i ortaya koymak için öncelikle asr-ı saadet döneminde Trabzonspor’un ne olduğu hakkında Trabzonspor resmi sitesinde şöyle anlatılır.
“İdmanocağı, İdmangücü, Necmiati, Birlikspor, Karadenizgücü, Doğanspor, Yolspor, Martıspor, Erdoğdu Gençlik ve Trabzon Lisesi başta olmak üzere Trabzon amatör liginden pek çok kulüp gelip geçti. Bu kulüpler aynı zamanda “içtimai” birer “dernek” olarak faaliyet gösteriyor; tiyatro, piyes, balo ve musiki konseri gibi düzenledikleri farklı etkinliklerle kentin kültürel yaşamını renklendiriyordu.” Söz konusu dönemde spor kulüpleri “dernek” yapısı altında faaliyet gösteren tüzel kişiliklerdi. Bunun için dernek kavramına baktığımızda şununla karşılaşırız. Dernek; “kazanç” paylaşma dışında, belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelmiş insanların oluşturduğu tüzel kişidir.
Dernek denen tüzel kişiliğin ana öznesi “kazancın” olmamasıdır. Trabzonspor kendisini oluşturan İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor kulüpleri gibi Trabzonspor’un kuruluş sürecindeki yasal ve tüzel kişiliği “dernek” statüsündeydi.
Trabzonspor sizin bildiğiniz ya da bilmek istediğiniz gibi amatörce futbolla uğraşan bir dernek değil artık; O bir şirket ve bu işi profesyonelce yapıyor. Günümüzde Trabzonspor’un ne olduğunu görmek ve anlamak için yine Trabzonspor’un resmi sitesine bakalım:
Trabzonspor kendini şöyle tanımlıyor; Trabzonspor Sportif Yatırım İşletmeciliği Ticaret A.Ş.; Trabzonspor’un marka değerini “pazarlama”, reklam ve sponsorluk anlaşmaları ve TV yayın gelirleri ile yükselmek ve Trabzonspor “isminin ticari getirisini arttırmayı” amaçlamaktadır. Ayrıca “şirket” tüm futbol faaliyetlerini bünyesinde barındırmaktadır.
Trabzonspor kendini şirket olarak tanımlarken, ürettiği futbolu “gelir” elde etmek amacıyla taraftarlara pazarlayan bir yapıdır. Arçelik, Ford v.b gibi bir şirket. Sen taraftar olarak bu şirketin en büyük müşterisisin. Şirket gelirinin kaynağı olarak senin taraftarlığını, bağlılığını kullanıyor. Trabzonspor “isminin ticari getirisini arttırmayı” sağlayan gönüllü müşterisin.
14 Şubat Sevgililer Gününü kapitalizmin tüketimi körüklemek için uydurduğu bir gün olarak görüp aynı akşam paralı bir TV kanalında Trabzonspor maçı izlemek, Hidro Elektrik Santrali HES lere karşı çıkıp, işi HES yapmak olan bir “şirketle” gönül bağı kurmak ne yaman çelişkidir . “Bordo Mavi, Enerji Elektrik Üretim Tic. A.Ş. HES kurarak, enerji üretimine katkıda bulunmaktır.”
Taraftarların, Trabzonspor’a gönül verenlerin, Trabzonspor’a bakışını değiştirmenin zamanı geldi ve geçiyor vesselam. Trabzonspor sizin bildiğiniz ya da bilmek istediğiniz gibi bir spor kulübü değil, o futbol üretip futbol pazarlayan bir “şirket”. Asr-ı saadet döneminde kalanların Trabzonspor’a nasıl bakar bilmiyorum ancak Trabzonspor, taraftarına “müşteri” gözüyle bakıyor.
Bir spor kulübü, kendini “futbol işletmecisiyim, futbol şirketiyim” diye tanımlayacak, liberalizmin tüm alanlarında (borsa, stadın ismini para karşılığı satmak v.b) yer alacak sen taraftar olarak o şirketin pazarladığı mal ve hizmeti satın alarak ancak solculuk, devrimcilik yapmanın komikliğini yaşarsın. Solculuk ve Anadolu Devrimi üzerinden ancak o şirketin müşterisi olursun.
Futbolun piyasalaşması ve ekonomik olarak pazarlanabilir bir meta haline gelmesi Türkiye için 1980 sonrasında oluşmaya başlamıştır. Yaşama ve insana dair; duygu, sevgi, bağlılık, tutku gibi birçok değeri paraya çevirme konusunda uzman olan liberalizm için futbol ve taraftarlar en uygun yapıydı ve öyle de oldu.
Futbol endüstrileştikçe, toplumla dolayısıyla da taraftarı ile arasındaki bağı kurutur. Toplumu ve bireyi kapitalizme eklemek için kullanılan en büyük “oyundur” futbol. Artık onun bir okulu var sokak aralarında oynanmıyor sokaktan soyutlanmış bir futbol çıktı ortaya, öyle bedava maç izlemek yok. Futbolu seviyor ve bir kulübün taraftarıysan bunun parasal bir bedeli karşılığı var ve onu ödemeden kulübünün sana sunduğu futbol hizmetine ulaşamazsın.
Bireyi ve toplumu faşizme eklemlemede kullanılmış (İtalya ve Portekiz) ve başarılı olmuş olan futbol 1980 sonrası bireyi ve toplumu kapitalizme eklemek için kullanılmıştır ve bu alanda da başarılı olmuştur. Futbol tüm bileşenleriyle piyasa ekonomisine en çabuk ve kolay uyum sağlayan sektör olmuştur. Trabzonspor “şirketinin” kar ve kazanç isteği doğal olarak da en çok de seni etkiledi. Taraftar olarak Avni Aker’in isminin yok edilmesine yeni stadyumun isminin “para” karşılığında başka bir şirkete satılmasına sessiz kaldın. Taraftar olarak sadece “gol” diye haykırdın, tüm kötülüklere sessizce seyirci kaldın.
Mevlana’nın dediği gibi “ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.”