Türk siyasetinin temel belirleyicilerinden biriydi…
1938 yılında Antalya’da doğdu.
Rockefeller Bursuyla ABD’de okudu.
Genç yaşında siyasete girdi, bakanlık koltuğuna oturdu.
Ecevit ve İnönü dönemlerinde parti içi “hizbin” elebaşıydı.
1992-2010 yılları arasında genel başkanlık yaptı.
Onun başkanlığı sırasında, CHP ilk kez %10’luk seçim barajına takılarak TBMM dışında kaldı.
Yaklaşık 17 yıl süren parti liderliği döneminde, ‘yeni kadroların’ yetişmesine izin vermedi. Bırakın insan yetişmesini, örgütte ot yeşermesine bile müsaade etmedi. Kaset komplosuyla gittiğinde, parti koltuğu mecburen ‘emekli bir memura’ nasip oldu!..
‘Kullar tayfası’ ile örgütü yönettiğinden, ülkenin sol/sosyal demokrat düşünce dünyası da çöle dönüştü.
Kendisini eleştirenleri sürekli kapı dışı etti.
Biat Edenler Kurulu olan; Mehmet Sevigen, Eşref Erdem, Kemal Anadol, Önder Sav gibi ‘dar kadrolu’ bir ekiple çalıştı.
‘Anadolu Solu’ ve ‘Ricky Martin şovu’ çuvallaması dışında, akıllarda kalan tek başarısı “1 Mart Tezkeresi”nin reddi oldu.
‘Parti disiplini’ vurgusuyla itaatkârlığı ödüllendirdi.
Sadakatini ispatlayanları; yönetici, milletvekili, belediye başkanı seçtirdi.
Demokrat gençler yerine, Faik Tunay gibi ‘sağcı prensler’ devşirmeye çalıştı.
O’ndan daha iyi bilen yoktu!
Yapılan her eleştiriyi kulak arkası eden “kibir kulesi” gibi dolaştı, durdu.
Hırsı, ihtirası ve kinci tavrıyla Türkiye’nin kaderini değiştirdi.
Ülkenin kritik dönemeçlerinde, Devlet Bahçeli’yle dönüşümlü roller oynadı. Bazen Bahçeli, bazen kendisi; her sıkıştığında yeni mevziler açtılar Erdoğan’a…
Bugünlere gelmemizde, yola ilk taşları döşeyenler arasında Deniz Baykal’da vardı.
1994 yerel seçiminde, belediyelerin siyasal İslamcılara geçmesine zemin hazırladı.
2002 seçimi öncesinde, Beylerbeyi’nde R. Tayyip Erdoğan ile ‘gizli anlaşma’ yaparak politik süreci planladığı iddia edildi.
Erdoğan “muhtar bile seçilemezken” Anayasa’yı değiştirip, Meclise girmesini ve Başbakan olmasını sağladı.
Milletvekili yaptığı, özel kalem müdürüyle kaseti yayınlanınca 2010 yılında genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı.
80 yaşını geçmesine ve tekerlekli sandalyede gezmesine rağmen, Antalya’dan milletvekili seçilmeye devam etti.
Ve en sonunda, yine kirli bir ilişkiyle tekrar gündeme geldi. Sedat Peker’in iddiasına göre ‘uçkuruna pek düşkün’ olduğu ve danışmanı (sanırım, cinsel yaşam koçu) aracılığıyla eşini tekrar aldattığı ortaya çıktı!..
Baykal’ın bu türden ‘gayrimeşru’ bilgilerine sahip olanlar, ona şantaj yaptı mı, bilemiyoruz. Fakat kuvvetle muhtemel ki, bazı pazarlıklar dönmüştür.
Hangi tavizleri verdiğini, nelere göz yumduğunu şimdilik kestiremiyoruz. Lakin ana muhalefet partisi lideri olarak Türkiye’nin kaderiyle oynadığı kesindir.
Öyleyse ayağa kalk, Sayın Baykal…
‘Uçkur uğruna’ sattıkların için; önce CHP üyelerinden sonra da sana umut bağlayan kitlelerden özür dile.
Biraz ağır kaçacak ama; başka ne haltlar karıştırdığını, hangi tavizleri verdiğini, nelere göz yumduğunu tek tek açıkla.
Açıkla ki; “kerhane faturasının” ülkeye olan maliyetini öğrenelim!..