Bu sözü kim,
Ne zaman,
Niçin söyledi bilemiyorum.
Ama önemli bir atasözü olduğuna inanıyorum.
Günümüzle mukayese edersek;
Eski nedir?
Eskiye rağbet var mı?
Eskiye ne zaman rağbet olur?
Eskiye neden rağbet olur?
Şimdilerde bir çok televizyonlarda “eskiye rağbet olduğu” kanısı yaygın.
Hatta ülkemizin,
Özellikle büyükşehirlerde bu konuda semt pazarları açılmakta.
Hatta söylenenler doğru ise de iyi satış yapılmaktadır.
Eskiye ilgisi olan,
Eskiye rağbet gösteren,
Her türlü koleksiyona meyilli olan birisi olarak,
Türkiye’nin birçok yerinde bu tür pazarlara gittim.
Alışverişte yaptım.
Aldıklarımdan da memnunum.
Ancak bir ara Almanya’ya konferansa davet edilmiştim.
Dostlarım bana;
Nereyi gezmek istediğimi sorunca;
Ben de önce eski/antika eşya satan yerleri,
Sonra da müzeler demiştim.
Hem beraberimde olan Türkler,
Hem de başka ülkelere ait Türkologlar şaşırmıştı.
Nedenini sorduğumda da: Türkiye’den bu görüşte insanlar buraya az gelir demişlerdi.
Doğrusu ben de utanmıştım.
Ama insanlar haklı idi.
Nasıl mı?
Hemen her ilimizde müzemiz var.
Haklı olarak; tarih, kültür ve sanatına bağlı olarak bazı illerde çok fazla müze varken,
Örneğin: İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi.
Bazı illerde de sınırlı sayıda,
Örneğin: Adıyaman’da 1, Bartın’da 1, Bolu’da 1 gibi.
Ama yerel halkı buraları kaç defa ziyaret etti.
Hatta yerel halkı müzelere hangi şartlarda gidilebileceğini,
Ve hangi günler kapalı olduğunu bile bilmeyenler çoğunluktadır.
Ancak bir istisnası vardır. O da elbette Anıtkabir.
Zira Anıtkabir adeta herkesin yerel müzesi gibidir.