Öğretmen Asteğmen Kubilay, Giritli Derviş Mehmet ve onu destekleyen bir grup tarikat üyesi tarafından 91 yıl önce Menemen’de kafası kesilerek katledilmiştir.
Her türlü gericiliğin adı olan “irtica” için ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir ve Necip Fazıl Kısakürek şunları söylüyordu:
“İrtica, vicdan yerine düşman parası tanıyan alçaklıktır” M.K. Atatürk
“Hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki, her iyi, her güzel, her faydalı şey karşısında onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisanımızda buna irtica derler.” M.K. Atatürk
“Millete düşman, düşmanlara dost olarak takip edilen haince siyaset…” M.K. Atatürk
“Kuvayi Milliye’nin dinsiz olduğu yolunda propaganda İstiklal Harbi’ni tehdit eden en zehirli ve alçak propaganda idi.” K. Karabekir
“Cemaat ve tarikatlar, Haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri karakollardır,” F. Çakmak
“Vatanımızın kalbimize en yakın köşesinde, daha dün düşman bayrağından temizlediğimiz bir meydanı, bugün ‘İnna Fetahnaleke’ (Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” )yazılı zift ruhlu bir irtica âleminden temizliyoruz.” N.F. Kısakürek
“Düşman bir kılıçtır. Bu kılıç şakırtıyla çekilir, vızıltıyla savrulur, aydınlıkta saptanır. İrtica, yatağımızın başucundaki bir bardak suya karıştırılan zehirdir.” N.F. Kısakürek
Bu kara ruhu ve düşünceyi taşıyan –aslında inandığına inanmayan- bu insanlar ne yazık ki bugünün Türkiye’sinde de varlıklarını sürdürmektedirler. 28 yıl önce radikal, kara ruhlu sözde İslamcı bir grup –inandığı değerlere de inanmayanlar- tarafından Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenliklerini basıp çoğu halk şair, yazar ve aydın olmak üzere toplam 37 vatandaşımızı yakarak katletmişlerdir. Oysa Tanrı’nın insanların bedenlerine ruhundan üfleyerek verdiği ve geri kendisinin alacağı canı ya da canları yakarak almak; insan ve İslam değerleriyle bağdaşmıyor.
Bu ruhun ve düşüncenin iyeleri karadır, vahşidir, inandığını söylediği değerlerden uzaktır; Müslüman değil “Haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri Karakol”lların iyeleridir, diyorum. Bunlar, üretmeden tüketmeyi, gereğini yapmadan dilekte bulunmayı beceriklilik sayan cemaat ve tarikat iyeleridir; tok karnına yatağa girmenin adeta zafer kabul edildiği şu günlerde, vicdan yerine düşman parası tanıyan alçaklardır.
Gölgelerinden başka hiçbir değerlerini büyütmemek, ışığın sürekli arkadan geleceğine inanmak, gerçeği kendi yol ve yöntemi ile değil de ünlü birinden duymak, görmek; aklı, mantığı ve bilimi öncelemeyen cemaatlerin ve tarikatların folluğundan bilenmiş bir “bağnaz” olarak sahneye çıkmak, Atatürk’ün devrim ve ilkelerine karşı olanların silahlarında mermi, bellerinde kasatura olmak bu anlak iyelerinin en önemli özelliklerindendir
Hizmet etmekten çok hizmet görmeyi belgi edinen bu kara ruhlu cemaat ve tarikatlar, Atatürk’e karşı “mağlup”, “ edrak-ı bi idrak” –akılsız Türk- dedikleri ve Harf Devrimi ile kısa zamanda okuryazar olan Türk insanına karşı “mahcup” durumdadırlar. Derviş Mehmet ve onun gibi canları yakmaya hazır bilenmiş “bağnaz” ruhlulardan Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk ilke ve devrimlerini daha bir kararlılıkla korumak ve kollamak durumundayız. Çünkü bunlar Abdülşekür Dinçer’ in :
Cahile yüz bin kelamı
Söylesen kar eylemez
Dünyayı yıksan başına
Utanıp ar eylemez
Mısralarında anlattığı kişilerdir.
Son olarak:
Atatürk’ün “Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmenlerdir” özlü sözünü hatırlatarak Öğretmen Asteğmen Şehit Kubilay’ı saygıyla anıyor, Türkiye Cumhuriyeti için “irtica” hala birinci derecede gözdağı; “Atatürkçülük” ise hala birinci derecede gönül bağıdır, diyor; saygılar sunuyorum.
Güzel yorumlar. Katlıyorum