Hani babaannelerimiz yaralarımızı çam sakızıyla iyileştirmek için çaba sarfederdi ya… Hani çam ağaçlarından topladığımız çam sakızlarını yarıştırırcasına “En çok ben topladım!” diye bağırırdık ya ormanın derinliğinde… Hani o bağırmana bir karatavuk kuşu inadına “Benim sesim daha gür çıkıyor!” diye sallanan daldan uçtuğu gibi çamların arasından bir yarış arabasının çıkardığı sesle kaybolurdu ya… İşte, tam onları hatırladığında dön bir bak bakalım ormanlar yerinde duruyor mu?
Yaylada dedelerimizin dişi ağrıdığında ve bir ilaç bulamadığında çam ağacının kabuğunu sirke ile kaynatılıp gargara yapmaya çalışıyordu ya… Hani sen yayladaki evinin önünde ineklerin gelmesini beklerken çamların arasından çıkan Sarıkız’ı gördüğünde yüzünde beliren tebessümü hatırladığında dön çam ormanlarına bak bakalım yerinde duruyor mu?
Hani karnın ağrıdığında, ilaç bulamadığında çam yapraklarını kaynatarak daha sonra bal ile karıştırıp sana içiriyorlardı ya… Hani ormandayken sis bastırdığında, her tarafında seni koruyan bir sürü asker gibi hissettiğin koca çınarları hatırladığında bak bakalım o sana muhafızlık eden orman askerlerin yerinde duruyor mu?
Hani yayladayken öksürük tuttuğunda bir türlü öksüremediğinde balgam söktürmek için bundan bilmem kaç yıl önce çam ağacı kabuklarını kaynatıp bal ile tatlandırarak sana içiriyorlardı ya… Hani ormana dalıp en çok Guguvak mantarını toplamak için çaba sarfederken sana yerlerini göstermeleri için danıştığın çam ağaçlarını hatırladığında bak bakalım danıştığın o ağaçlar yerinde duruyor mu?
Hani köyünde veya yaylanda bir taşın üstüne çıkıp vadiye bakarak daldığın hayallerini ormanların içinden çıkıp gelen rüzgarın kokusunu hissederek boyut değiştirdiğin zamanları hatırladığında o oturduğun yerden bak bakalım ormanlar aynı yerinde duruyor mu?
Bir düşün! O orman denizine bir daha giremezsen, çam ormanlarına bakıp doğanın tam da ortasındaydım diyemezsen, yağmur yağdığında o doğanın kokusunu bir daha hissedemediğin gibi yolunu, bahçeni sel alırken ormanın yerinde olmadığını anlayacaksın!
Ömer Kayaoğlu’nun yazdığı ve Volkan Konak’ın bestelediği “Ömer Maçka’ya Maçka’ya” türküsünü duyduğunda mı Maçka’nın çam ormanlarını hatırlayacaksın?
Dağlarında çam ormanı
Havası gönül dermanı
Dere boyunca dumanı
Siner Maçka’ya Maçka’ya
Ya çocuklarına ormanı bir daha gösteremezsen… Ya onu çam ormanlarında gezdiremezsen… Ya köyde evinin camından baktığında o eski hayallerindeki manzarayı göremezsen… Ya her yağmur yağdığında heyelan korkusunu yaşayacaksan… Ya artık baktığın tepenin ormanını hayal bile edemeyeceksen…
Bu bilinçsiz ve planlı ağaç kesimine sen dur demedikçe durmayacak! Sen çocukluğunu özlemedikçe çam ağaçları bir bir kesilecek! Uyuma Maçka, ormanların elinden alınıyor! Uyuma Maçka, ormanlarını Maçkalı yok ediyor! Uyuma Maçka, kazandığın para hepimizin sonunu getiriyor!
Torunlarının kollarına ormansız bir Maçka bırakamazsın!