Hocam, vefatınızdan sonra Yusuf Yazıcı’nın yayımladığı ‘Bir Devrimcinin Ardından’ veda yazısını size okumak isterim.
“Farklı yürürdü, farklı düşünürdü, farklı konuşurdu. Bugün bir şekilde kaderimi yeşil sahalarda çizebiliyorsam onun sayesindedir.
Hayat tam bir senaryo değil; hiçbir zaman, hiç kimse için de olmadı. Hep bir şeylerin eksikliğini çekti insan, hep öğrenmek, daha fazlasını elde etmek istedi.
Benim için de dedem olmadı. Hayat, ben onları göremeden bu dünyadan almış ikisini de. O yüzden benim dedem Özkan Sümer’di. İlk hocam, akıl hocam, zora düştüğümde yardıma koşan, iyi günümde ilk sevinen, kötü günümde hep yanımda olan…
Aklıma ve gönlüme futbol sevgisi düştüğü zamanlarda bizim coğrafyamızın efsanesiydi o. Farklı yürürdü, farklı düşünürdü, farklı konuşurdu. Bugün bir şekilde kaderimi yeşil sahalarda çizebiliyorsam onun sayesindedir. ‘Hayallerim çok büyük hocam.’ dediğimde ‘Hayallerini sınırlama oğlum. Senin yeteneğin çok büyük. Gideceksin ve bütün dünyaya buralarda ne kadar yetenekli çocuklar olduğunu göstereceksin.’ diyecek kadar yön gösterici; hiçbir sebep yokken yanına gitmek, onunla aynı ortamda olmak isteyeceğiniz kadar bilge bir insandı.
Her anlamda çok fazlaydı. Dün gece valizimi hazırlarken son maçta giydiğim formayı kenara ayırdım, imzaladım. Yılbaşında ziyarete gittiğimde yanımda götürür, altyapıdaki o çelimsiz çoçuğun hayalleri peşinde koşmaya devam ettiğini görürse yüzüne ince bir gülümseme yerleşir diye düşündüm. Sabah kalktım, hayatın bu sefer Özkan dedemi benden aldığını öğrendim.
Hocam, bugün bir yerlerde futbol oynayabiliyor, futbola ilişkin birkaç cümle edebiliyorsak senin sayendedir. Formayı imzaladım ama sana yetişemedim. Affet. Mekânın cennet olsun!”
Hocam, İhsan Öksüz’ün 30 Aralık 2020 tarihinde sizin için yazdığı yazıdan bir bölüm okumak istiyorum. İhsan abi çok güzel bir özet yapmış.
“Zor olanı bugün, imkansız olanı yarın yapalım, demiş bir düşünür! Zor olan futboldaki İstanbul Dukalığının arasına çomak sokmaktı. Bunu argo tabirle ‘İş olsun, sırf İstanbul kulüplerine karşı gıcıklık olsun.’ diye yapmadı elbette. Kendini ispat, var olduğunu kanıtlamak, futbolun sadece bir kente ait olmadığını göstermek için yaptı!
Sonra imkansız olana ‘koçbaşı’ ile vurmaya başladı. Karşıdaki sert duvarları vura vura yıktı. Tartışılır, ama tartışılmaz olan Trabzonspor’un tarihinden gelen inatçı, azimli, vazgeçmez yapısı idi. Duvarlar yıkılmıştı. Trabzon bunu başarmıştı. Trabzon ya da Trabzonspor!
Çok öncüsü vardı bu zaferin. M.Şamil Ekinci, Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer… Şenol, Turgay, Necati Kadir, Cemil… diye sayılanlar… Çok, çok, çoktular… Buğday tanesi gibi çoktular! Bu kişilerin çoğu Türk ve Trabzon Futbol Tarihi’ndeki yerlerini aldılar. Kimi ise hak ettiği halde hak ettiği değeri ne yazık ki yeterince görmedi. Ama sadece bu kentte, Trabzon’da! Hayret ki hayret!
Şaşırmaya de gerek yok. Biz, yani Trabzonlular birbirimizi beğenmeyiz; sever görünür, ama sevmeyiz! İlla da bir eleştiri yapmak için en küçük bahane arar, hep laf arasına sokuşturmak, ‘.ok atmak’ için fırsat kollarız. Bunu da maharet gibi anlatırız! Acı, ama gerçektir bu tespit!
Tam 6 resmi şampiyonluk, en az onun kadarı ise çalınmış şampiyonluk olduğu halde kimseyi beğenmez, hep burun kıvırırız! Niye? Çünkü başarının mimarları komşumuz, arkadaşımız, akrabamız, yakın köylümüz, mahallelimizdir! ‘Neden o yaptı da ben yapamıyorum?’ dürtüsü belki de etkendir. ‘O mu? Bizim falanın sümüklü oğlu idi! Bu mu? Filanın tırsak çocuğu idi! ‘Öbürü kazma idi! Beriki falandı!’ Lakap çok; ama şampiyonluklarda bile burun kıvırmak var!
Kim bilir, nedeni belki de Trabzon’un bir imparatorluk kenti olmasıdır. İmparatorluk kibri olabilir mi? Roma İmparatorluğu’nun devamı İstanbul merkezli Bizans, Trabzon Devleti’nin merkezi de Trabzon’du. İstanbul 1453, Trabzon ise 1461 tarihinde katılmıştı Osmanlı’ya ve Türk hâkimiyeti topraklarına.
Ortaya çıkan çekememezlikten çok kıskançlıktır. ‘Fırsat olsa ben daha iyi yaparım’dır belki de asıl mesele. O nedenle yapılan, başarılan, kazanılan büyük zaferler sanki sıradan olaymış gibi sanılır! Çoklarının tarihi yazıldığından haberi yoktur. Hatta tarih yazanların bile…
Ama aslında kazın ayağı öyle mi? Gerçekle anlatılan aynı mı? Söylemek kolay, yapmak zor; hatta imkansız! Ama işte imkansızı başarmaya kalkmak… Asıl mesele bu! İmkansızı başarmaya kalkıp, bunu gerçekleştirmek!
Futbol, Özkan Sümer’e çok şey verdi; ama Sümer de futbola çok şey kattı. Futbolun ticaretini yapmadı. Esnaf zihniyetli teknik adam değildi ve hiç olmadı da! Bir futbol filozofu idi. Anlatmaktan çok eylem adamı idi. Ama lisanı çok güzeldi. Sohbeti, konuşması, fikirleri son derece mantıklı ve çekici idi. Çokları için çekim merkeziydi.
Hiç boşa konuştuğunu duyan olmamıştır. Hırçındı, sertti; ama kimsenin arkasından konuşmazdı. Dedikodu yapmaz, karşısındakini önce iyice dinler, sonra fikrini beyan ederdi. Çalışkandı, hem de çok çalışkan! Sürekli araştırır, inceler, geçmişin muhasebesini yapar, taktik geliştirirdi. Özellikle çocuklara, gençlere çok değer verirdi. Onun altyapıdaki çocukların çalışmalarını izlemek için gittiği idmanlar adeta karnaval haline gelirdi. Çocuklar ona o kadar büyük sevgi gösterirdi ki Sümer, sabahtan akşama kadar oradan istese bile ayrılamazdı.”
Hocam, nasıl söylenir bilmiyorum ama ‘Doğduğumuza inandığımıza göre öleceğimizi de bilmeliyiz!’ derdiniz ya. Ölmek konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Benim için ölüm hiçbir zaman doğal olmamalıdır. Sevdiğim şeyler için, inandığım şeyler için, emek verdiğim şeyler için, bildiğim şeyler için ölmek isterim. Ölmek istiyorum bazı değeri yaşatmak için. Ölmek istiyorum, uğrunda ölebileceğim şeylerin değerine cevap vermek için. Yaşamak istiyorum, yaşattığım şeylerin varlığını görmek için! Bizler henüz tarihi kalıntı olma yüceliğine ulaşmış değiliz. Adımın hiçbir yere verilmesine izin vermem. Çünkü benim adım hayatımda en çok değer verdiğim Trabzonspor tarihinde yer aldığına göre benim için daha onur verici bir yerin olduğunu düşünmüyorum.”
Ölmek istiyorum
Sevgimle gömülmek için
Yaşamak istiyorum
Sevgimi yaşatmak için
Bir dünya kurmak istiyorum
İnsan olmanın güvenliği için
Yaşadığım dünyayı yıkmak istiyorum
Tüm haksızlıkları yok etmek için
Bir sevgi istiyorum
Beni günahlarımla kabullenecek
Bir ihtimal istiyorum
Benim sevgimi test edecek
Bir yalnızlık istiyorum
Beni benle buluşturacak
Bir tepki istiyorum
Benim inancım için savaştıracak
Not : Özkan Sümer’in cevapları şimdiki zaman için değil, yaşamı boyunca verdiği cevaplardır.
Kaynak : Kendini Yaratan Adam Özkan Sümer, Hasan Al. (Lütfen bu kitabı alıp okuyun.)