Bir insana değer vermenin çeşitli yolları vardır. Örneğin, özen göstermek, onunla ilgilenmek, onun kıymetini bilmek bir kültürdür. Bunun çok belirgin bir eğitimi yoktur. Kitaplarda da yazmaz; nezaket ve zarafet gerektirir! Tabii ki bu anlayış, yolu insan olmaktan geçenler için geçerlidir. Anlayacağınız tamamen değer verenlerle ilgili bir durumdur. Değer verilenle çok da alakası yoktur.
İnsana değer vermek derken bu konuyu biraz daha iyi anlamak lazım. Söylemek istediğim dış görünüşüne, ekonomik gücüne, makamına göre insanlara değer veren, saygı gösteren, ona göre davranan, ancak tam tersi durumda olanları ise hor gören insanların yarattığı değer, insanlık dışı bir değerdir. Bu davranış durumunda olanların verdiği değerin maalesef özü de çürüktür!
Neden şimdi bunları yazdığımı merak ediyorsunuzdur. Yazıya nasıl başlasam diye düşündüğümde ‘Bunları yazmasam olmaz!’ diye aklıma geldi. Maalesef Maçka’da yanlış yapılan hiçbir şeyi doğruya çeviremedik. Yapan her kimse, arkasını hükümete dayamışsa ve yanlış olduğunu bildiği halde düzeltmek nezaketini ve duyarlılığını göstermiyor. Ne yazık ki Maçka’da durum bu!
Maçka’da her sabah yürüyüşe çıkıyorum. Derenin kenarında bulunan yaya yolunu takip ederek belirlediğim parkurda dönerek yürüyüşümü tamamlıyorum. Bundan iki ay önce yürüyüş sırasında bir de baktım ki köprünün yaya geçidinin tam ortasına insana değer vermeyen birileri tarafından elektirik direği dikilmiş.
Bir an durdum düşündüm. ‘Nasıl bir zekaya ya da bir öngörüye sahip olur bu direği yaya yolunun üstüne diken insanda?’ diye! Hadi bu insan bu direği dikti diyelim. Bu işi kontrol eden kontrol mühendisinin insana değer veren yargısının nereye gittiğini ve nasıl bir ruh haliyle bu işe onay verdiğini anlamaya çalıştım; ama nafile, anlayamadım. Bu zekamla onun zekasını yakalayamayacağıma karar verdim.
Hani bir an düşündüm ya birden aklıma ‘Yaya yolunun ortasına direk diken acaba araba yolunun ortasına da direk dikebilir mi?’ diye! Sonra ‘Yok canım! Arabanın o direğe çarpacağını ve trafiği etkileyeceğini anlar!’ diye düşündüm.
Bir kere düşünmeye başladım ya ‘Bu direği yaya yoluna diken kişinin, yayanın geçmesini engellediğini niye düşünmez!’ dedim ve sonrasında cevap arkasından geldi. Çünkü bu tür insanlar, insana önem vermiyor otomobile önem verdiği kadar!
Bir an durdum, sessizlik yürüyor gibi geldi bana. Kafamda sorular birbirini kovalıyor. O yaya yolundan geçecek olan çocuklu bir kadın, çocuk arabasını buradan nasıl geçirebilir? Veya bir engelli bir yurttaşımız tekerlekli sandalye ile buradan nasıl geçer? Baktım, baktım ve bu sorulara cevap bulamadım. Ancak bunu yapanlar cevabı çoktan bulmuş. İnsan önemli değil!
Bazı insanların değeri ve ederi sadece üzerindeki etiketleri kadardır. Onlara fazla değer biçerseniz siz daha da değersizleşirsiniz. Ne yazık ki bu tür insanların sayısı çoğaldı. Kendilerine gösterdikleri saygının onda birini karşısındaki insan için göstermiyorlar. Ancak tek kabahatli hakkını arayamayan, sorunu dile getireyemeyen, tepkisini gösteremeyen biziz, biz!
Bir fıkra ile yazımı bitirmek istiyorum. Nasrettin hoca, bir gün hamama gitmiş. Hamamda Timur’la karşılaşmış. Hoca sözünü esirgemeyen biri olduğu için Timur laf atmış: “Hoca, sence ben kaç para ederim?” diye sormuş. Hoca şöyle bir bakmış Timur’a ve “Kırk akçe…” demiş. Timur, Nasrettin Hoca’ya “Aman hocam benim üstümdeki peştemal kırk akçe eder.” demiş. Hoca da hazır cevap, hemen: “Evet ben de zaten kırk akçeyi sizin peştamala verdim.” demiş.
Hoca gibi yapabildiğimiz gün bize hizmet vermek için gelenler, insan olduğumuzu hatırlayacak. İşte o zaman ocağımıza incir ağacı, yolumuza da direk dikemeyecekler! Zira farkı yaratan insandır, insan!
Not: Merak edenler için, o direk alınır diye bekledim hemen yazmadım. Ancak o direk hala orda.