İktidarın müjdesini verdiği kara harekatı, bir türlü başlatılamadı. Nedeni ise halen devam eden müzakerelere rağmen, ABD ve Rusya’nın istendiği şekli ile harekata yeşil ışık yakmamasıydı. İstanbul’daki terör saldırısı sonrasında “Hesap verme vakti geldi!” denilerek başlatılan hava operasyonu bile, iktidarın söylediği gibi “bir gece, ansızın” değildi, baskın özelliği yoktu ve gizlilik ihlal edilmişti. Çünkü operasyona başlamadan evvel ABD ve Rusya’ya bilgi verilmişti. ABD’nin de bölgedeki yurttaşlarını uyarmak bahanesi ile medya yoluyla operasyonun başlayacağını dünya aleme nasıl ilan ettiğini hep beraber gördük ve yaşadık.
ABD ve Rusya’nın, Türkiye’deki iktidarın kara harekatına yönelik ısrarlı taleplerine direnecek gücü biraz zayıf. Ancak iktidara avantaj sağlayan başka enstrümanlar kullanarak bu harekattan vazgeçirebilirler. Her ikisinin de Türkiye’deki iktidara ihtiyacı var. ABD açısından, İsveç ve Finlandiya‘nın NATO üyeliğine yönelik Türkiye’nin veto tehdidi ve Rusya’nın da devam eden Ukrayna Savaşı nedenleriyle iktidarın eli şu an için güçlü.
Her İkisi de Türkiye’yi Kullanıyor
Ama ABD ve Rusya ikilisi, Türkiye’ye Suriye’de kısmi ve sınırlı bir kara harekatına müsaade vermekten yana. Her ikisi de bugüne kadar izlediğimiz gibi, diğerinin aleyhine olacak şekilde, Türkiye’ye Suriye’de alan açtılar. Şimdi de aynısını yapmaya çalışıyorlar. Her ikisi de kendi çıkarları doğrultusunda Suriye’de Türkiye’yi kullanıyor ama Türkiye kaynaklarını kaybediyor ve şehitler veriyor.
Rusya,20 Ocak 2018’deki Zeytin Dalı Harekatı’ndan itibaren; Suriye’de Türkiye’yi ABD ile karşı karşıya getirmek ve kendine yaklaştırmak, Suriye’deki ABD-Kürt müttefikliğini bitirmek ve Kürtleri Esad’a mecbur etmek maksatlarıyla, Esad’ın ve İran’ın çok büyük rahatsızlık duymasına rağmen Türkiye’ye Suriye’de alan açtı. Ama Şubat 2020’de, İdlib’de açmadığı alana giren 33 askerimizi şehit ederek ve iktidarı Moskova’ya ayağına getirterek balans ayarı verdi. Artık Rusya, açabileceği alanların sonuna geldi. İzin vermeyerek ya da zorluk çıkararak Fırat’ın doğusuna, yani ABD kontrolündeki tarafa yönlendirerek iktidarı zora sürüyor. Hedef; Beşar Esad ile masaya oturtmak. Güneydeki satranç tüm hızıyla devam ediyor ve zaman daralıyor.
Türkiye, Rusya ve ABD İçin Önemli
ABD de Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getirecek ve Esad ile anlaşmasını engelleyecek hamleler yaptı ve yapıyor. Her iki ülke de Suriyeli Kürtlerle ilişki içinde oldu. ABD ise müttefiklik yaptı ve yapmaya devam ediyor. Bu müttefikliğin temeli ise 2014’de IŞİD’in ele geçirmesine ramak kala Kobani’de atılmıştı. Türkiye bu tehdide bigane kalmasa, hatta hoşgörülü davrandığı izlenimi vermese ve IŞİD’e karşı mücadelede liderlik yapsaydı, ABD Suriye’ye gelmeyecek, gelebilecek bahane bulamayacak ve bugün rahatsızlık duyduğumuz ABD-PYD/YPG müttefikliği olmayacaktı. Şu anda Suriye’deki Kürtler, Rusya’nın çok da umurunda değil. Ukrayna Savaşı nedeniyle Türkiye, Rusya için yaşamsal derecede önemli. ABD için de Türkiye çok önemli. Ukrayna Savaşı daha bir başlangıç! İkinci Soğuk Savaşta Türkiye’ye, Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Orta Asya’da, enerji denkleminde, Çin’e karşı küresel mücadelede ve NATO içinde çok ihtiyacı var. ABD, Kürtlerden bu sefer de vazgeçecek mi veya başka bir formül mü bulacak, göreceğiz.
Türkiye açısından Suriye’nin kuzeyine yapılacak bir kara harekatı çözüm olmaz. Bu bir çözüm olsaydı; 2015’den bugüne kadar yaptığımız ve devam ettiğimiz harekatlarla çözüme ulaşılırdı ama hala istenen çözüme ulaşılmış değil. Ayrıca çözüm derken ne kastettiğiniz de önemli. Eğer Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör tehdidi olmasın, Suriye’den Türkiye’ye terörist ve sığınmacı gelmesin diyorsanız; iktidarın bugüne kadar yaptıkları yanlıştır. Ya da iktidar resmi olarak söylediklerinin dışında bizim bilmediğimiz başka bir hedefin peşinde. Türkiye’yi yöneten iktidar, Suriye’deki vekalet savaşında taşeronluk yapmasaydı; Suriye’nin kuzeyinde PYD-YPG egemen olmazdı, bunu engellemek için operasyonlar yapmak zorunda kalmamış, çok sayıda şehit vermemiş, yaklaşık 4,5 milyon Suriyeliyi kucağımızda bulmamış ve cihatçı terörle tanışmamış olurduk. Yapılması gereken; Suriye merkezi yönetimi ile yani Esad ile masaya oturmak, barış yapmak, gerekiyorsa beraber operasyon yapmaktır.
İktidar Cihatçı Terörü Yok Sayıyor
İktidar, ısrarla Radikal İslamcı, Cihatçı ve Selefi kaynaklı terörü yok sayıyor ve hiç sözünü etmiyor. Sadece PKK teröründen bahsediyor. Oysa ki; her ikisi de tehdit, her ikisi de tehlike! 28 Haziran 2016’da yedi kişiden müteşekkil IŞİD timi Atatürk Havalimanı’na saldırıyor. Tam tamına 32 dakika boyunca ellerinde Kalaşnikof otomatik tüfeklerle, İsviçre malı el bombaları ve üçünün üzerinde sarılı olan patlayıcılarla ellerini kollarını sallayarak acımasızca katliam yapıyorlar, etrafı enkaza çeviriyorlar ve daha sonra dördü sırra kadem basıp çekip gidiyor, geride 45 insan yaşamını kaybediyor. Allah aşkına, bu dosya ne oldu? Yoksa kapatıldı mı? Failler aranmıyor mu? Kamuoyuna yapılacak bir açıklama yok mu? İstiklal Caddesi’nde yapılan terör saldırısının da arkasında Cihatçıların olduğuna dair açık emarelere rağmen incelenmeden ve araştırılmadan fatura başka bir terör örgütü olan PKK’ya kesiliyor. Bunlar açıklanmayı bekleyen sorular.
Sonuç olarak söylemek gerekirse yapılması gereken; Şam ile anlaşmak ve diyalog başlatmak. Ama bu kolay değil. Suriye tarafı; “Türkiye terörist çeteleri silahlandırarak, eğiterek ve finanse ederek Suriye topraklarını işgal ettiğini kabul etmeli ve Suriye topraklarından çekilmeye hazır olduğunu söylemeli” diyor. Suriye zor durumda, bu söyleminden de vazgeçebilir ve diyalog da başlatılabilir ama Suriye ile beyaz sayfa açmak mümkün değil. Çünkü iktidar, Suriye’de geçen 11 yıl içinde yaptıklarıyla çok büyük travmalar yarattı. AKP iktidarı varken Suriye ile karşılıklı güvene ve samimi işbirliğine dayanan bir ilişki geliştirmek çok zor. Beyaz sayfa için Türkiye’de yeni bir iktidara ihtiyaç var. Suriye’de böyle bir beklenti var. Mısır için de aynı durum geçerli.
Türkiye’de Yeni Bir İktidara İhtiyaç Var
Sisi ile Katar’da el sıkıştıktan sonra istihbaratçılar düzeyinde Türkiye-Mısır diyaloğunun başladığı haberleri geldi. Daha önce de Türkiye-Mısır arasında istikşafi görüşmeler başlatılmıştı ama sonrasında Mısır, görüşmeleri askıya almıştı. Tam olarak 9 yıl Sisi’nin meşruiyetini sorgula, “Katil! Diktatör! Darbeci! Asla bir araya gelmeyeceğim!” de, bunu iç politika malzemesi yap ve bu süre içinde Türkiye’yi çok kayıplara uğrat ama zor durumda kalınca Sisi pozisyonunu değiştirmediği halde teslim ol, “Dostum ve kardeşim” de. Aynen Suriye’deki gibi, Sisi ve Mısır için de yaratılan bu travmayı yok sayarak Türkiye ve Mısır arasında karşılıklı güvene ve samimi işbirliğine dayanan bir ilişki geliştirebilmek mümkün değil. Türkiye-Mısır arasında beyaz bir sayfa açabilmek için Türkiye’de yeni bir iktidara ihtiyaç var.
İktidarın; Mısır, Suriye, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE gibi “U” dönüşlerinin nedeni Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları değildir. Örneğin; 9 yıldır Mısır’a yapılan düşmanlık Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları yok sayılarak ve Müslüman Kardeşler ile müttefiklik esas alınarak “Siyasal İslamcılık” üzerinden yapılmıştı. Ekonomi iflas etmeseydi, dış dünyada yalnızlaşmasaydı ve seçimler için durum iktidar açısından vahim olmasaydı bu “U” dönüşleri olmayacaktı. Peki ya Türkiye’nin kayıpları ne olacak? Ekonomik, jeopolitik, diplomatik, itibar ve can kayıplarımız? Müslüman Kardeşler üzerinden yapılan bu düşmanlık yüzünden Mısır, Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yaptı. İktidar “U” dönüşü yaptı diye Mısır Yunanistan ile yaptığı, bizi zora ve zarara sokan anlaşmadan vazgeçip çöpe mi atacak? Bu mümkün değil! İktidar bunların hesabını vermek zorunda!
Gürhan Tatlıoğlu’nun Sonçağ Akademi Yayınevi’nden piyasaya yeni çıkan “Uygarlığın 3R’si” adlı kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.