Değerli Okuyucular;
Merhum Gazeteci-Yazar Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu‘nun kurduğu Vira Trabzon Haber‘de yazmaya başlamak, benim için ayrı bir öneme sahip olduğunu belirterek başlamak istiyorum.
Bildiğiniz üzere; Ahmet Şefik, yakalandığı kanser hastalığı ile bir müddet mücadele etmiş ve sonrasında 2019 yılın 7 Eylül günü yaşam mücadelesini kaybederek maalesef aramızdan ayrılmıştır. Ahmet Şefik Arkadaşımızın aziz hatırası ve mücadeleci şahsiyeti önünde saygıyla eğiliyor, kendisine Tanrı’dan Rahmet diliyor ve minnet ve şükranla anıyorum.
Ahmet Şefik‘in vefatından sonra Trabzon’da ki gazeteci dostları Vira Trabzon Haber‘in yayın hayatına devam etmesi yönünde bazı girişimlerde bulunmuş olsalar da, çeşitli nedenlerle maalesef bu olay gerçekleşememişti. Vefatının 1.yılında Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu üyeleri, Vira Trabzon Haber‘i yeniden yayın hayatına geri kazandırdı. Maddi, manevi emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederim.
Yerel basınının Trabzon’da tek sesli bir döneme evrildiği zaman diliminde ortaya çıkmak, bu ihtiyacı karşılamaya ve farkındalık yaratmaya, yazılmayanı yazmaya, söylenmeyeni söylemeye dönük yapılan; Vira Trabzon Haber‘i yeniden yayın hayatına kazandırma girişimini önemsiyorum. Siyasetin ısındığı ve ülkemizin zor bir dönemden geçtiği şu günlerde “Yazmak Lazım” diyerek ben de Vira Trabzon Haber saflarında yer almak ve katkı vermek istedim.
Sebebi şudur:
Göbeğimizin kesildiği anda teneffüs ettiğimiz havaya, hamurumuzun yoğurulup şekillendirildiği coğrafyaya, bizi yetiştiren öğretmenlerimize, mahallede oyun oynarken acıktığımızda elimize ekmek arası tutuşturan komşularımıza, karne günlerinde bizi teşvik etmek için bize harçlık veren aile büyüklerimize ve aile dostlarımıza, çikolata-bisküvi veren mahalle bakkalımıza, bir kase çorba yanında bir sele ekmeğini tükettiğimiz halde bunu hoşgörü ile karşılayan kasaba lokantacımıza, bize bu toprakları yurt olarak bırakan ve muasır medeniyet yolunda yaktığı ışık ile yolumuzu aydınlatan büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına, çağdaşlaşma ve medeniyet yolunda ‘Büyük Türkiye Cumhuriyeti’ şiarı ile görevini yaparken yaşamdan koparılan tüm şehitlerimize, bizleri ülkesine ve milletine faydalı bireyler olarak yetiştirmek için gecesini gündüzüne katan anne ve babalarımıza, aynı düşünce ile yetiştirmek üzere emek verdiğimiz çocuklarımıza borcumuzu ödemek üzere bu misyonu bıraktığımız yerden sürdürme çabası içerisinde olmaya devam edeceğiz.
Etrafımızda onca olumsuzluk varken; başımızı kuma gömüp ‘deve kuşu’ misali bir davranış sergilemek, son zamanlarda kamuoyunda yaygın bir davranış biçimi haline gelse de, bu davranış biçimini muteber görecek ya da gösterecek bir zihniyete sahip olmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, maalesef Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi‘nde tarif ettiği günleri yaşamaktadır.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi; Mustafa Kemal Atatürk tarafından Cumhuriyet Halk Partisi’nin II. Büyük Kurultayı‘nda, 20 Ekim 1927 günü Türk gençliğine hitap etme amacıyla söylediği metindir ve Nutuk‘un sonuç bölümünü tamamlamaktadır.
Atatürk‘ün Gençliğe Hitabesi’nden bir alıntı ile devam edersem; Türkiye Cumhuriyeti 100. yılına doğru giderken ‘dahili ve harici bedhahlarla’ mücadele etmeye devam etmektedir. Ben de pek çok yurtsever arkadaşlarımız gibi bu mücadelenin bir başka kulvarında katkı yapacağım düşüncesi ile; Anayasamızın ilk 4 maddesini referans alaraktan; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‘nı düzenleyen 2. Maddesinde ki Cumhuriyetin nitelikleri kısmında yer alan:
“– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” ilkeleri etrafında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘ilelebet payidar kalması’ için kendini sorumlu hisseden bir yurttaş olarak; farklı kulvarlarda aynı hedef doğrultusunda verdiğim mücadeleyi, yazılı basında da kamuoyu ile paylaşarak; tarihin çektiği fotoğrafta ki yerimi de alarak poz vermek istiyorum.
***
Trabzonlular Başkalaşım Mı Yaşıyor?
Trabzon Şehri, tarihi geçmişi ile övünme sarhoşluğundan ayılamayıp, geleceğe ışık tutma görevi ve amacını unutan ya da fırsat bulamayan yerel yöneticilerin cirit attığı ancak Trabzon’un geçmişten intikal eden tarihi ve kültürel miraslarının yok edilmesine kişisel ya da siyasi sebeplerle seyirci kaldığı görüntüden uzaklaşmak zorundadır. Buna gönlümüz razı olmadığı gibi; seyirci de kalmak istemiyoruz.
Küresel ısınma ve bölgemizde ki çevresel etkiler sebebiyle anlam ve önem kazanan başta ilimiz Trabzon olmak üzere; Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ki yayla turizmi için doğanın tahrip edilmesi ve bölgede ki kimi kamu arazilerinin yabancılara satışı ve peşkeş çekilmesine çeşitli sebeplerle onay veren ya da seyirci kalan yerel yöneticilere de, Trabzon Halkı daha fazla seyirci kalmamalıdır.
(Yavuz Sultan Selim’in Trabzon Valiliği yaptığı sırada yaşadığı ve oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın 27 Nisan 1495’te doğduğu eve takılan kapı görenleri şaşkına çevirdi. Sözcü’den İsmail Akduman’ın haberine göre Ortahisar ilçesinde bulunan ve Kanuni Sultan Süleyman’ın 15 yaşına kadar yaşadığı eve, garaj kapısı gibi yukarıya doğru katlanarak açılan panjur kapı sistemi takılması tepkiyle karşılandı.)
1918 yılında Rus işgalinden kurtulduktan sonra, tüm yurtta ki işgale direnmek üzere kurdukları Trabzon Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyeti ve İstikbal Gazetesi etrafında örgütlenerek, Erzurum Kongresi’nin toplanmasına öncülük eden Trabzonlular, sahada ve işin mutfağında mücadele ederek örnek olurken; bu dönemin yerel yöneticileri ve temsilcileri sahada mücadele etmek yerine sanki Trabzonspor’un maçını tribünden ‘çekirdek çitleyerek izleyen taraftarlar’ modeli gibi yaşananları tribünden izleme kolaycılığına kaçmışlardır.
Trabzonlular ile ilgili yukarıda bahsettiğim, geçmişi ile fazlaca öykünme ve övünmesinin ana nedenlerinden biri; Geçmiş yıllarda sanatta, siyasette, sporda, kültür ve edebiyat alanında Trabzon Şehri’ni temsil eden insanların ortaya koyduğu başarılı performansı, bugün şehri temsil eden insanların ortaya koyamaması ve geçmişin gölgesinde kalmış olmaktan duydukları rahatsızlığın dışa vurumu ve kolaycılığa kaçıp o mirastan faydalanma yolunu tercih etmeleridir. Bugün şehri temsil eden insanlar, geçmişte yapılan başarılı işleri daha üst bir seviyeye taşıyamadıkları ve yeni alternatifler üretmedikleri ya da üretemedikleri için geçmişle övünme yolunu tercih ettiklerini söylemek lazımdır.
(Trabzon’un Tonya İlçesi’nde İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri İstiklal Marşı’nın kabulünün 96’ncı yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikte, marşı Arapça okudular. Kamuoyu, İstiklal Marşı’nın Arapça okunmasına tepki gösterdi.)
Trabzonlular, son yıllarda sosyal yaşamlarında futbol ve Trabzonspor’u önceleyen bir yaşam biçimini kendilerine model almışlardır. Bir çiçek ile bahar gelmeyeceği gibi; sadece futbol ve Trabzonspor ile insanların karnı doymayacağı gibi sosyalleşemeyeceğini ve gelişemeyeceğini iş işten geçmeden anlamak zorundadırlar.
Trabzon Halkı, geçmişte olduğu gibi bugün de futbol ve Trabzonspor’un yanına güzel sanatları, kültür sanat ve edebiyat çalışmalarını da koyarak yol yürümelidir. Tiyatro sahnelerinin kapandığı, mevcutlarının da kapanma tehlikesini sürekli canlı olarak yaşadığı bir şehir, ancak ve ancak uyanık politikacıların Trabzonspor üzerinden yönettiği, yönlendirildiği bir şehir olmaktan kurtulamaz. Nitekim gerçek tam da böyledir.
Geçmişte Trabzon Şehrini yöneten ‘Şehrin hafızası’ ya da ‘Şehrin ortak aklı’ diyelim; Trabzon Şehri adına pek çok alanda doğru ve başarılı işler yaparken Trabzonspor denilen büyük markayı da yaratmayı başarmıştır. Bahsettiğimiz ortak akıl, Trabzonspor Kulübü’nün kurulması, büyümesi, gelişmesi ve gururla anlatılan başarıları yakalaması konusunda oldukça da başarılı oldu. Pek çok alanda olduğu gibi futbol alanında da ülke kamuoyunun takdirini kazanmayı başardı.
Ülkemizin uyguladığı sosyal ve ekonomik politikalar nedeniyle 1970’li yıllarda hızlanmaya başlayan ‘köyden kente, kentten büyükşehirlere göç’ konusu, tüm yurtta olduğu gibi Trabzon’da da sadece nüfus hareketliliğini etkilememiş, şehrin hafızasının ve üretkenliğinin de zayıflamasına neden olmuştur.
1980 yılında yapılan ABD destekli askeri darbe ve sonrasında ki uygulamalar, şehrin üretken ve aydın insanlarının Trabzon Şehri’nde ki yaşam alanlarını daraltmış ve şehirden ayrılması sonucunu doğurmuştur. Hafızası zayıflayan, üretkenliği düşen Trabzon Şehri, 1980 darbesi ve sonrasında çok fazla göç vererek sosyal, kültürel ve ekonomik olarak ciddi kayıplar yaşamıştır. Dolayısı ile geride kalanlar, gidenlerin yarattığı boşluğu dolduramadığı için şehrin hafızası ve üretkenliği düşmüş, maddi ve manevi olarak tutunabilecekleri tek dal olarak Trabzonspor kalmıştır. Taraftarının Trabzonspor’a olan aidiyet duygusu, bazı uyanık siyasetçilerin dikkatini çekmiş olmalı ki; Trabzonspor Camiası üzerinden siyaset üretilmeye başlanmış ve Trabzonspor Kulübü’nün siyasallaşmasının önünün açılması sağlanmıştır. Durum öyle bir hal almıştır ki; Trabzonspor Kulübü Başkanlığı’na seçilecek olan başkanı bile AKP Hükümeti belirler duruma gelmiştir.
Bu olay sadece Trabzonspor Kulübü’ne has bir durum değildir. Tüm kulüpler ya da dernekler bir şekilde AKP Hükümeti tarafından siyasallaştırılmış ya da siyasallaştırılmak istenmiştir. Siyasetin bulaştığı Trabzonspor’da taraftar arasında ayrışma, ötekileştirilme sonucu taraftar bütünlüğü bozulmuş ve Trabzonspor Camiasında ki bu ayrışma Trabzon Halkı’na da yansımıştır.
Trabzonspor’un eski başkanlarından İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu, 2013 yılında İstanbul Zeytinburnu’nda ki Kazlıçeşme Meydanı’nda AKP mitingine katılarak seçim otobüsü üzerine çıkıp AKP’ye destek konuşması yapması Trabzonspor’un siyasallaştığının en önemli kanıtlarından birisi olarak karşımıza çıkmıştır. Verilecek örnekler oldukça fazladır ancak şuanda görev yapan Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu ile ilgili bir örnek verelim.
Ahmet Ağaoğlu, 31 Mart ve 23 Haziran 2019 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Trabzonspor eski yöneticisi ve Divan Kurulu Üyesi Ekrem İmamoğlu’nu hala makamında ziyaret ve tebrik edemediği gibi bayram gezisi için memleketi Trabzon’da bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Trabzonspor Kulübü’nde ki bayramlaşmaya gelebilir’ düşüncesiyle, bayramlaşmayı erteleyerek, gülünç duruma düşmesini bile içine sindirebilmiştir.
Oysa ki; 2002-2003 yılları arasında Özkan Sümer başkanlığında Trabzonspor’da Ekrem İmamoğlu ile birlikte yönetim kurulu üyeliği yapan Ahmet Ağaoğlu’nun bu tavrı, Trabzon geleneklerine, kültürüne yakışmamış ve tarih kayıtlarında ki yerini almıştır.
Uzun lafın kısası şudur: geçmişte şehrin ortak aklı ya da şehrin hafızası Trabzonspor’u yönetiyorken; şimdilerde Trabzonspor’un aklı, şehri ve şehrin insanlarını yönetmektedir. Trabzonspor sevgisi abartılarak büyütülmüş ve bir canavara dönüştürülmüş; güzel sanatlar, resim, heykel, edebiyat ve tiyatroyu yutmasına maalesef engel olunmamıştır. İş öyle bir noktaya gelmiştir ki; ekonomik çöküntüler sebebiyle iş yapamaz hale gelen esnaf, düştüğü durumun nedenlerini araştırmak, kafa yormak ve çözüm üretmek yerine kendine bir eğlence ve vakit geçirme aracı olarak ‘Köksal Baba’ gibi fenomenler yaratmış ve onunla gününü-gün etme yolunu tercih etmiştir.
Geçtiğimiz hafta sonu Trabzon’da oynanan ve Trabzonspor’un 2-0 galibiyetiyle sona eren Fenerbahçe maçı öncesinde statta açılan bir pankart, maç sonrası sosyal medya mecralarında maçın önüne geçmiş ve tartışma konusu olmuştur. Atatürk’ün ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözünün de kullanıldığı pankartta; rakip taraftarların “Bu pankartta Osmanlı padişahları yer alırken, Ülkemizin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı neden yoktur?” eleştirisi 2-0’lık mağlubiyet kaynaklı olsa da; haklı bir eleştiri olduğunu da belirtmek isterim.
Bir kere; böyle bir pankart, Trabzonspor Kulübü yöneticilerinin bilgisi, müsaadesi olmadan asılmaz ve asılamaz…
Pankartta yazılanlarda bir yanlış yoktur, eksik vardır. Trabzon; Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği, Yavuz Sultan Selim’in yönettiği ve Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu şehirdir. Bu sözlerin doğru olduğunu ifade etmek isterim. Eksik ise; Osmanlı döneminde görev yapan ismi geçen padişahların kazandırdığı toprakları, sonradan görev yapan padişahların koruyamaması, kaybetmesidir. Kaybedilen ve işgale uğramış toprakları yeniden bize kazandıran ve vatan yapan büyük komutan ve büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ün hakkını teslim etmemek, O’na gerekli hassasiyeti göstermemek; yukarıda bahsettiğim siyasallaşmanın sonucu olarak karşımıza çıkmakta ve bizlere yakışmamaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk, Trabzon’u 3 kez ziyaret ederek Trabzon’a verdiği önemi göstermiş, Trabzonlular da, duydukları saygı, sevgi ve memnuniyetin göstergesi olarak, konakladığı evi satın almak suretiyle kendisine hediye etmişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk, tüm malvarlığını Türk Milleti’ne bıraktığı vasiyetini, 1937 yılında Trabzon’a son kez gerçekleştirdiği ziyaretinde; kendisine duyulan sevgi ve saygının göstergesi olarak hediye edilen Atatürk Köşkü‘nde yazmış olduğunu, bu pankartı hazırlayanlara ve müsaade edenlere hatırlatmak isterim.
Yukarıda bahsettiğim; ‘Trabzonlular’ın geçmişi ile övünme ve öykünme refleksi‘ burada da maalesef vücut bularak karşımıza çıkmıştır. AKP Hükümeti döneminde Trabzon Şehri’ni her alanda temsil eden yöneticileri, Trabzon’da daha önce benzerlerine çokça rastladığımız ve yukarıda örneklediğimiz yeni bir skandala imza atmışlardır. Kimileri işgüzarlığı sebebiyle kimleri ise; çapsızlıkları nedeniyle ortaya çıkan bu hoş olmayan yanlış işlere Trabzon Halkı daha fazla müsaade etmemelidir.
Trabzon Milletvekiline Darp Olayı ve AKP’li Yöneticilerin İçler Acısı Tavrı!
Geçtiğimiz günlerde TBMM’nde yapılan bütçe görüşmeleri sırasında yaşanan münakaşayı yatıştırmak üzere araya giren İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Dr. Hüseyin Örs’e yapılan saldırı ve sonrasında ki gelişmeler bize şunu gösterdi ki; Trabzon Şehri ve Trabzonlular bir başkalaşım yaşamaktadır.
Trabzon Milletvekiline yapılan saldırı ve darp olayı sonrasında gördük ki; Kamuoyunda taraflı tarafsız pek çok kişi İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’e saldıran ve darp eden AKP Bursa Milletvekili Zafer Işık’ı kınayıp, ayıplayıp, tepki gösterirken; AKP’nin Trabzon ilini temsil eden gerek milletvekilleri gerekse de yerel yöneticileri kınama ifadelerinden uzak ve sadece geçmiş olsun mesajları ile “ne şiş yansın ne kebap” hesabı durumu geçiştirme gayreti içerisine düşmüşlerdir. Asıl üzüntü verici olay ise; çok güçlü bir yerel medyaya sahip olan Trabzon Şehri’nde hiç bir basın kuruluşu, AKP’nin yerel yöneticilerinin içler acısı hale düşmüş bu davranışlarını bile kamuoyu ile paylaşmaması olmuştur.
Trabzon Milletvekiline barbarca bir saldırı gerçekleştiren AKP Bursa Milletvekili Zafer Işık’a kendi iradesi ile kınama dahi yazamayan, kamuoyunda ve sosyal medya mecralarında oldukça tepkiye neden olunca da, gelebilecek eleştirilere ön almak için; “Sayın Hüseyin Örs’e geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor ve acil şifalar diliyoruz” anlamına gelen mesajlar yayınlayan; kendini ifade etmekten aciz yerel yöneticilerin, Trabzon Şehri’nin hakkını ve hukukunu müdafaa edeceklerini düşünmek ya da beklemek saflık derecesinde bir iyi niyetli yaklaşımdan başka bir şey değildir.
AKP Trabzon Milletvekili Salih Cora‘nın geçmiş olsun mesajı dahi yayınlamadığı olayda, AKP’nin yerel yönetici ve temsilcileri bakınız neler yazmış:
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu
AKP Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu
AKP Trabzon Milletvekili Adnan Günnar
AKP Trabzon Milletvekili Muhammet Balta
Trabzon/Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç