Batı kültüründe meydan okuma, düello vardır.
Doğu kültüründe pusu, tuzak, dedikodu…
Bu topraklarda her ne kadar ‘er meydanı’ çağrısı yapılsa da Kırkpınar’ın vıcık vıcık yağlı güreşinde kıspet içine kol sokma vaka-i adiyeden sayılır.
‘Gemisini kurtaran kaptan’ atasözümüz karambolde kural dışılığın meşruluğunu onaylaması bakımından kayda değerdir.
‘Kervan yolda dizilir’ yaklaşımıyla siyaset oyunu kurmaya kalkışanların yol açtığı ağır bilançoların bedelini her zaman toplum ödemiştir.
Yine böylesi bir girişimle karşı karşıyayız; kumpas kurdular, bel altı vurdular, yargının meşruluğunu kullandılar, bir yolunu bulup yırtarız sandılar…
Dertleri ortak!
Demokratik yoldan yenemeyeceklerini anlayınca siyaset sahnesinden silmeye çalışıyorlar İmamoğlu’nu…
Öte yandan aile içinde timsah gözyaşı dökenler var; tek kaygıları küçük çıkarları!
Halkın kahramanı olan, umutları yeşerten, gelecek adına “her şey çok güzel olacak” inancını topluma aşılayan, girdiği her mücadeleyi zafere taşıyan, sol hafızaya kazınan ‘Karaoğlan Ecevit’ imgesine dejavu yaşatan, genç ve karizmatik bir lidere politik yelpazenin köşe taşları zaten pek tahammül edemezdi; birlik oldular pusu kurdular!
Er meydanında hep İmamoğlu kazandığından ‘kıspete kol sokma’ tekniğini politikaya uyarlayıp açığa düşürme alçaklığını kurguladılar.
‘Galibiyeti ezelden belli’ Ekrem İmamoğlu’nu kafa-kol dengesinde ayakta tutup sandığa gitme gayretleri bundandır.
Sağlı-sollu işbirliğiyle milletin kanını emme sistemi sürsün diye düzenleniyor tüm bu tezgâhlar!
Ahmak davası, terör soruşturması…
Bir de üzerine tüy dikmeye karar vermişler; Fatih’in tablosuyla!
Kayyum atama tehdidi, sıtmaya razı etme taktiğinden ibaret.
Tutmadı, tutmayacak…
Kazdıkları kuyuya düştüler, yine düşecekler!
Onlar, bilgi ve becerileri kapasitesinde kumpas kurmaya devam etsinler!
Ama unutmasınlar; eninde sonunda tüm kumpasçıların el-aman dilediklerini… Ve de mahkemelerde olmasa bile milletin vicdanında ömür boyu mahkûm olduklarını…
Lakin tekrar hatırlatmak gerek; ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!’